Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İnsanat Bahçesi

Desmond Morris

İnsanat Bahçesi Gönderileri

İnsanat Bahçesi kitaplarını, İnsanat Bahçesi sözleri ve alıntılarını, İnsanat Bahçesi yazarlarını, İnsanat Bahçesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evde bebesi varken kocaya kaçan karaktersizlere ne demeli?
Son savaşta Londra'nın boşaltılması sırasında ana- babasından ayrılan beş yaşında bir çocuğa kimin nesi olduğu sorulduğunda, "kimsenin hiçiyim" diye cevap vermiştir.
Reklam
Nedir bir insanı, kardeşimiz gibi sevip koruduğumuz "biz"den biri değil de, zehirli bir böcek gibi ezilmesi gereken biri, "onlar"dan biri yapan?
Şükredin, sabredin, kanaat nimettir :) Keşke biraz zenginler öğrense :)
Liderin dışarda bir düşmanı, canına kasetmiş bir rakibi bulunması onu kahraman yapar; halkını bir amaç uğruna birleştirir, baş ağrıtan gündelik gürültüleri unutturur.
Alabiliyor muyuz? Eğer alamıyorsak neyi bekliyoruz?
Gerçekten saldırgan olan türler kendi kendilerini yok etmişlerdir, ders almamız gereken bir olaydı bu.
Biz böyle ölmeyiz :)) Acı gerçek budur. Hayvandan aşağı yaratıklarız
1820'den 1945'e kadar şu ya da bu biçim topluluklararası çatışmalar sonucu 50 milyon insan ölmüştür. Eğer insan beyni için barış içinde birlikte yaşamak aşikar bir doğru görüş ise, açıklaması zor olacak dediğimiz gerçek de budur. Bu kıyımları insanların "hayvanca" davranışları olarak niteleriz, oysa bu türlü davranan bir vahşi hayvan bulunabilseydi, bu hayvanın "insan" gibi davrandığını söylemek daha doğru olurdu. Mesele basit: Böyle bir yaratık yoktur.
Reklam
O kadar eski mi be
"Fallik hareketleri" diye sınıflandırabileceğimiz düşmanca hareketlerin çoğu, türlü biçimlerde, belki iki bin yıldan beri yaşamaktadır. Bunların en eskilerinden biri, orta parmağı sert ve dik bir biçimde, hakaret etmek istediğimiz kimseye doğru uzatmaktadır.
Yine ağzım açık okuyorum. Düşününce mantıklı geliyor
Küfürlerin çoğu fallik bir nitelik taşır. Birisine hakaret etmek için kullanılan gerçekten ağır sözlerin birçoğu cinsiyetle ilgili sözlerdir. Kelime olarak anlamları ya çiftleşme ile ya da çeşitli cinsel organların anatomisiyle ilgilidir, ama aslında herhangi bir konuda aşırı saldırganlık belirtmek için kullanılırlar. Bu olay da Statü Seksi'ne özgüdür ve bir egemenlik durumu belirlenmek istendiğinde nasıl sekse başvurulduğunun açıkça gösterir.
Ev kedisinin nasıl yaltaklanarak insanı dostça karşıladığını, bacaklarımıza nasıl sürtündüğünü hepimiz biliriz. Kedi kuyruğunu dikmiş, kıçını kaldırmıştır. Erkek olsun, dişi olsun her kedide rastlarız buna ve karşılık olarak sırtını okşadığımızda, kedinin art tarafını elimize doğru ittiğini hissederiz. Çoğumuz bu davranışı, kendilere özgü bir karşılayış biçimi sanır ve ne kökeni, ne de anlamı üzerinde dururuz. Aslında bu, Statü Seksi'nin bir başka örneğidir. Asıl anlamı çiftleşmeden önce dişilik organının ortaya çıkarılmasından başka bir şey olmayan bu hareket, dişi kedinin erkek karşısında cinsel anlamda ona "sunması"yla ilgilidir. Ama, maymunlarda da olduğu gibi, bugün salt cinsel anlamından arınmış ve boyun eğme, dostluk gösterisi yerine kullanılmaya başlanılmıştır. Kedinin insan efendi, boyu-posu ve kuvveti yüzünden, hayvana karşı her zaman üstün ve egemen durumdadır. Kedi ile sahibi bir süre için birbirlerinden ayrı kalıp yeniden buluşmuşlarsa, kedi, bağımlılığını belirtmek ihtiyacı duyar. Bundan dolayı da Statü Seksi'nden esinlenmiş bir boyun eğme gösterisinde bulunur.
Övünebiliriz uygarlığımızla !!!
Doğal koşullar altında, vahşi hayvanlar hiçbir zaman bu mücadeleyi çağdaş insanlarda görüldüğü kadar aşırıya vardırmazlar.
Reklam
Kim ilkel bu konuda :(
İlkel avcı, kendini hayvanlara yakın hisseder, onlara saygı duyardı. Hayvan yetiştiriciliğine girişen ilk kavimler de bu hissi duymuşlardı tabii. Ancak, kentlerin nüfusu çoğaldıkça, büyük insan gruplarının hayvanlarla doğrudan ilişkisi bütünüyle kesilmil oldu ve ortada saygı diye bir şey kalmadı. Uygarlıkla birlikte insanın da burnu büyümüştü. Hayvanlarla büyük bir uçurum açıldı arasında: Bir ruha sahip olan kendisiydi yalnızca, öteki hayvanların ruhu yoktu. Onlar, insanın keyfine hizmet için dünyaya gelmiş birtakım kaba yaratıklardı.
Ne yazık ki, kızgınlıklarını hayvanlardan çıkaranların sayısı çok fazladır; hayvanları koruma derneklerinin ellerindeki sayılar bunu açıkça belirtir. Hayvanlara zulmetmek, ta eski uygarlıklardan zamanımıza kadar, saldırganlığın yön değiştirmesinde önemli bir çıkış yolu olmuş ve yalnzca toplumun alt tabakalarına özgü bir şey olarak da kalmamıştır.
Hiç bu açıdan düşünmemiştim
Süper- kabile üyelerinden birçoğu sinema ya da televizyonda hainlerin başkaları tarafından öldürülmeisini seyrederek içlerini boşaltırlar. Sıkı bir yönetim ve baskı altındaki topluluklarda, sinemalarda gösterilen cinayet filmlerinin yüksek oranda olmasının bir anlamı vardır. Hatta hayali şiddet olayına gösterilen rağbetin ( başka despotlar yüzünden) gerçek yaşamda uğranılan haksızlık derecesiyle orantılı olduğu bile söylenebilir.
Kendini kesen insanların öfkesi başkasına ama yansıtamıyor mu
Hayvanat bahçesinde parmakların arkasında kapandığı için düşmanlarına saldıramayan hayvanların kendi kendilerini ısırıp sakatlandıkları görülmüştür.
Statü yarışında da çoğu kez, alt mevkide bulunan biri, üstün durumdakine karşı kızgınlığını açıkça ortaya koyamaz. Böyle bir tehlikeyi göze alamayacak, ama kızgınlığını başka bir yöne çevirecektir. Ya zavallı çocuklarından, ya karısından ya da köpeğinden çıkaracaktır hıncını. Eskiden olsa, bindiği atın böğrünü mahmuzlardı. Zamanımızda otomobilin vites topuzundan alır öcünü. Kendi emrinde çalışan insanlar da varsa, onları haşlamakla avunur. Çevresinde, kızgınlığı üzerine dökebileceği hiçbir şey ya da kimse yoksa, yine de bir kişi vardır: Kendisi. Mide ülkeserine yakalanır, olur biter...
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.