Alışkanlık bizi öylesine etkilemiştir ki, en kuvvetli olduğu yerde sadece tabii cahilliğimizi örtbas etmekle kalmaz, kendisini bile saklar; yalnızca en üst derecede olduğu için hiç yokmuş gibi görünür.
Binlerce tecrübeden sonra, bir taşın düşeceğine veya ateşin yakacağına niye inandığımıza tatmin edici bir sebep gösteremezken, dünyaların kökeni ve doğanın sonsuzdan gelip sonsuza giden düzeni üzerine oluşturabileceğimiz herhangi bir saptama konusunda kendimizi hiç tatmin edebilir miyiz?
Bütün yasalar ödüller ve cezalar üzerine kurulu
olduğuna göre, bu güdülerin zihin üzerinde’ düzenli ve
bir örnek - bir etkilemede bulunduğu, her ikisinin de iyi
eylemleri ortaya çıkardığı ve kötü eylemleri önlediği, bir
temel ilke olarak kabul edilmiştir.
İnsanın hayalgücü doğal olarak yücedir, uzak ve olağanüstü her şeyden büyük zevk alır ve alışkanlığın fazla tanıdık kıldığı nesnelerden kaçınmak için, başıboş, uzay ve zamanın en ücra köşelerine kaçar.
En yetkin
doğa felsefesi sadece cahilliğimizin ortaya çıkmasını
biraz daha geciktirir : belki de en yetkin moral ya da
metafizik felsefenin cahilliğimizin sadece daha büyük
kısımlarını ortaya koymağa yaraması gibi.