İnsanlığı Yeniden büyülemek sözleri ve alıntılarını, İnsanlığı Yeniden büyülemek kitap alıntılarını, İnsanlığı Yeniden büyülemek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
teknoloji ve bilimi, çalışma süresini (zorunluluk alanı) azaltacak ve boş zamanı (özgürlük alanı) genişletecek biçimde geliştirmeliyiz. Herkesin ihtiyaçları karşılanmıyorsa ve herkesin kamusal işleri yönetmek için gerekli zamanı yoksa hiçbir insan gerçekten özgür olamaz. İhtiyaçlarımızın akılcı olması ve nicelik karşısında niteliğe ve kaba iştah karşısında estetiğe değer vermemiz gerektiğini vurgulamak gerekir. Fakat insanlar istedikleri yaşam tarzını seçmekte özgür olmalılar. Bunu yapma hakkından yoksun olmak, akıl dışı seçimlerin cazip görünmesini sağlayan zorunlu bir mahrumiyet duygusunu geride bırakacaktır.
adalet ve özgürlük fikirlerini tümüyle yeniden tanımlamalıyız. Herhangi bir toplumda, ister yaşam döngüsündeki kişisel azalan güçlerimiz olsun isterse bir kişiyi diğerinden ayıran (fiziki kuvvet, belirli yetenekler ve benzerleri) farklı kapasiteler, deneyimler ve bilgi olsun hiç kimse, diğer herkese 'eşit' değildir. Yeni bir toplum, insanlar arasındaki ve içindeki farklılıkları eşitlemeye çalışan, benim tamamlayıcılık etiği dediğim şey tarafından yönlendirilmeyi isteyecektir. Kısaca bu toplum 'tüm insanları' eşit, açıkça 'eşitlerin eşitsizliği' olarak gören adalet iddialarını sürdürmek yerine, 'eşitsizlerin eşitliği' tarafından yönlendirilecektir. Gerçekte birçok farklılığa rağmen, teoride herkesin eşit olduğu iddiası ile çalışan adaletten farklı olarak, özgürlük, herkesin eşit olduğu iddiasını sürdürmez ama yaş, bedensel engellilik ve farklı yetenekler ile ortaya çıkan eşitsizlikleri telafi etmeye çalışır.
Toplumda var olan haklar, ahlâkî eleştiriler, bilgelik ve felsefenin, sanki insanlık olmaksızın meydana çıkıp tek başlarına varlıklarını sürdürebilirler gibi, mekanik olarak biyosfere aktarılması, insanlığın doğal dünya ile olan etkileşimini fena halde gizemli hale getirmek ve bu belirgin bir biçimde insana dair olan bu kavramların zengin içeriğini etkisizleştirmektir. Tarihsel, toplumsal ve kültürel bağlarından yoksun bırakılan bu toplumsal fikirler ve uygulamalar, ucuz sloganlar haline dönüştürüldü.
Erectus'un, modern torunlarının yaklaşık üçte ikisi kadar bir beyni vardı. Yaklaşık bir milyon yıllık bir süre içinde, Homo sapiens neanderthalensis (şu anda Homo sapiemin bir türü olarak sınıflandırılıyor) bizim beyin boyutlarımıza benzer boyutlarla ortaya çıkmıştır. Muhtemelen mızraklar taşır, topluca avlanır, görünüşe bakılırsa törensel defin yapar ve küçük organize topluluklarda yaşarlardı. Sanat benzeri kalıntıların yokluğunda, karmaşık dini inançların bulunduğunu güvenle söylemek zordur. Sözcük ve cümleleri yeterlilikle ifade edebildikleri de açık değildir. Fakat mezar alanları, bir çeşit inanç sistemi ve aile örgütlenmesi formuna sahip olabileceklerini göstermektedir.
Gerçek şu ki, 'cinsellik her yerdedir', diye yazar Deleuze ve Guattari, sanki ifade şoke edici olmasa da sıra dışıymış gibi. Cinsellik sadece fiziksel olarak çok biçimli değildir, aynı zamanda toplumsal olarak da çok biçimlidir. Böylece: yazarlar, 'Hitler'in faşistleri cinsel olarak uyandırdığını' ilan ederler. 'Bayraklar, milletler, ordular,
(...) bizi böylesi karanlık bir kaderden kurtaracak olan, her türden anti-hümanistin çok geniş biçimde yaydığı dingincilik ve Asyalı feragat değildir, aksine bizi ancak aktivizm ve militanlık kurtarabilir. Hümanistlerin ulaşmaya çalıştıkları özgür ve akılcı toplumun, neredeyse iki adım uzakta olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Fakat belki de bu gerçek yüzünden, eskiden yeniye eşiği geçmek, büyük bir etik çaba gerektirecektir. Özgürlüğün elde edilmesi, entelektüel ve etik doğruluk düzeyinin en yüksek seviyesinde özgür bir eylem olmalıdır, çünkü eğer kendimizi, çünkü eğer kendimizi özgürleştirmek için aktif biçimde hareket edemezsek, özgür olmayı hak etmeyeceğiz.
İnsanları gen makinelerine, mikroplara ve akıllı pirelere indirgeyen dar biyolojik zihniyet, insanları meyve sineklerinin biyotik muadili olarak görmek için biraz daha gayret sarf etmelidir. İnsan nüfusunun sayısız artışının tehlikelerine dikkat çeken popüler demografi yazarları meyve sineklerinin yüksek üreme oranlarını kanıt gösterirler.
Gelgelelim meyve sineklerinin nüfusunu azaltmak veya onları yok etmek çok kolaydır. Onları vurup ezebilir, aç bırakabilir veya böcek ilacı ile sayılarını azaltabiliriz. Nüfus sorunlarıyla bu tür başa çıkma yolları, denildiği gibi, oldukça yavan bir düşünce tarzının ortaya çıkmasına neden olabilir. İnsanları meyve sinekleri gibi yalnızca başka bir hayvan türü olarak görmek, sayılarının makul ve kötü araçlarla nasıl azaltılacağını düşünmek için ideal bir ortam oluşturur.
Birinin bu şekilde düşünmesi için sosyobiyolog, mikrokozmolog veya Gaiacı olması gerekmez; fakat bu yardımcı olur. İnsan sayısının zorla azaltılması fikri, gerici ideolojiler tarihinde uzun bir soyağacına sahiptir. İnsanları sadece kaderlerine teslim edilebilen hayvan organizmaları (doğal seçilimin acımasız kanunları) gibi görerek insanlığın benzersizliğini ve evrimsel önemini azaltmaya başladıkça, anti-hümanist demografik çalışmalar mantıklı görünmeye başlar. Böylece açlık, kıtlık ve hastalığa neden olan toplumsal faktörlerin ekolojik zorunluluklar adına aslında biyolojik olduğunu iddia edebiliriz.
İnsanlığı ' yeniden büyüleme' çağrısı yaparken, insanlığın akılcı, ekolojik yönelimli, estetik olarak heyecan verici ve tamamlayıcılık etiği ve paylaşım toplumuna dayanan derin bir insancıl dünya yaratma potansiyelini , kabul etmenin önemine ( neşeyle ) gönderme yapıyorum.