İnsanlık Yıllar önce okuduğum bir kitap. İnsanın insana yaptığı zulmü katagorilere ayırarak işleyen ilginç bir çalışma.
En net hatırladığım kara mizah bölümü
● Irak, Kuveyti işgal ettiği sırada Iraklı askerler Kuveytli bir genci öldürüp ardından gencin ailesine giderler. Genci öldürdükleri sırada mermi zaiyatı olduğunu söyleyip gencin ailesinden mermi parası istemişler.
● İngiliz askerleri, Körfez savaşı sırasında Iraklı askerlerden bilgi almak için askerleri çok yüksek ses ve ışığa maruz bırakarak psikolojik işkence yaparlardı. Bu işkence odasının İngiliz askerleri arasındaki ismi disko odasıydı.
Keşke, bir yerde sinsice kötü şeyler yapan kötü insanlar olsaydı ve yalnızca onları aramızdan ayıklayıp yok etmemiz gerekseydi.
Ancak iyiyi ve kötüyü ayıran çizgi, her insanın kalbinin ortasından geçer . . .
“Hiçbir insan bir ada değildir” ve bütün çanlar herkes için çalar. Ama yine de, başkalarının suçları veya kendi suçları ile yüz yüze geldiklerinde onu görmemek için veya ondan etkilenmek için sırtlarını dönenler vardır.
İnanç açlığı, insanları propagandaya karşı savunmasız hale getirerek
materyalizmin ötesine geçer ve ne kadar sahte olursa olsun, ruha hitap eder.
Bu açlığı çekenler, eleştirel düşünmekten çok, inanmak isterler.
Tiyatro, sanat, edebiyat, sinema, basın, afişler ve vitrin süslemeleri çürüyen
dünyamızın tüm kanıtlarından temizlenmeli ve ahlaki, siyasi ve kültürel bir
düşüncenin hizmetine sunulmalıdır.
İnsanlar gayelerini kovalarken değerleri değişebilir veya tecrübe yoluyla kendileri için önemli olan şeyler hakkında yanıldıkları sonucuna varabilirler.
Toplumsal mühendislikte çoğu zaman olduğu gibi, mutluluk hesaplamaları
yapanlar yöntemlere o kadar dalmışlardı ki sonuçları kavrama güçlerini kaybettiler.