İran Türkleri kitaplarını, İran Türkleri sözleri ve alıntılarını, İran Türkleri yazarlarını, İran Türkleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şah Hatai- Şah İsmail Safevi
Türkiye'de «Hatay» kelimesi, Hatay vilâyetinin Türkiye'ye ilhakından sonra, yani üç sene evvelisine kadar bilinmediği ve kullanılmadığı gibi, bu sözün şümul ve mânası dahi yanlış anlaşılır ve (hata) şeklinde tefsir ediliyordu. Bu kelimenin büyük bir Türk kabilesinin adı olduğunu kimse bilmezdi. Bugün de yine (Hatay)
Mehmet Ali-Saib Tebrizli
Aslen Tebriz Türklerindendir. 1011 hicri tarihinde Tebrizde dünyaya gelmiştir. Zamanının ilim ve terbiyesini almış; Arapça ve farsçayı da anadili olan Türkçe gibi konuşur ve yazarmış. Yetmiş yıl yaşamış, Arabistanı, Hindistan'ı, İran'ı, Türkiye'yi gezmiş, asrının ilim adamları, şairleri ve hekimleri, sultanları, cezirleri ve siyaset adamlarıyla tanışmış ve daima mektuplaşmıştır. 1081 hicri tarihinde vefat etmiştir. (Saib) hakkında Kamusül-âlâm, Riyaziişşuara, Mir’at-ı Cihannüma ve diğer bir çok meşhur tezkereler mufassal malumat vermektedirler. Şairin Türkçe ve farsça çok değerli şiirleri ve risaleleri vardır. Farsça eseri İstanbul'da mükerrer defa basılmıştır. Farsça şiirleri çok mükemmel olduğundan şairin fars edebiyatındaki mevkii büyüktür. Meşhur İngiliz şarkçı âlimi Profesör (Edward Brawn) bu şair hakkında şöyle diyor: Saib Türkiye'de ve Hindistan'da çok takdir kazanmış bir şairdir. Saib, İran Türk şairlerinin en değerlisi sayılmaktadır. Şu gazel onundur:
Gazel
«Ne ihtiyaç ki saki vere şarap sana»
«Ki öz piyalesini verdi afitap sana»
«Şarabı la’l için dökme aburu zinhar»
«Ki dembeden lebü lalin verir şarap sana»
«Kurutma, terli uzarın içinde badei nâb»
«Ki, gül gibi yaraşır çehre-i pür âb sana»
«Bu ateşin yüz ile kim tutar senin eteğin»
«Helâl eder kanını, tâ yeter kebap sana»
«Senin sahifeyi hüsnün kelâmı (Sâib) dil'»
«Ki dağı ayb olur hâli intihap sana»
«Nazmi savab» terkibi kitabın yazılma, tarhidir ki, epçet hesabiyle 1300 hicri senesine tesadüf eder. Bilhassa İran Türkleri arasında pek maruf olan bu kitap adetâ her evin kış eğlencesini teşkil eder. Kitabın 1929 senesi zardında Tebrizde «İlmiye» matbaasında tab, ve «İkdam» kitaphanesi tarafından yeniden neşredilmesi, sevilmesine kâfi bir
Mehmet Bakır Halhali
Tebriz vilâyetine tâbi Halhal kasabasındandır. Mehmet Bakır zamanının müctehidlerinden fadıl bir şahsiyet ve ayni zamanda halk diliyle selis şiirler yazan kudretli bir şairdir. Derin bilgisi ve nafiz görüşleriyle halkın ve din âlimlerinin kusur ve ayıplarını mizah üslûbiyle tasvir etmiştir. 1310 hicri tarihine kadar
«NEBATλ DEN
«Hanumanımdan meni saldı «Nebatî» derbeder
«Akla bak, mecnun gibi divanelerden küsmüşem»
GAZEL
Geldi bir şuh gene yânime göyçek - göyçek (güzel)
Vurdu bir tir-i cefa canime göyçek - göyçek
Lâle ruhsarhı edip hün-i dilimden gülgûn
Boyadı ellerini kanime göyçek - göyçek.
Heyf kim olmadı bu âşığa bir cânı yanan
Diye bir derdimi
Ebu Kasım- Nebatî - karacadağı
Tebriz vilâyetinin Üştübün kasabasmdandır, Bazan (Mecnunşah). (Han çobanı) lâkap ve tahallûslariyle dahi yazılar yazmıştır. Doğum yılı belli olmmakia beraber 60 seneye yakın bir ömür sürdüğü rivayet olunur. 1262 hicri senesinde doğduğu kasabada vefat etmiştir. Derviş meslek, sofi meşrep bir şairdir. Türkçe divanı
Türk şairlerinin eserleri Şehinşah Pehlevi'nin emriyle toplattırılıp imha edilmiştir, ki oradaki Türklerin varlığını tekzibe imkân hasıl olsun Fakat, Türk güneşini söndürmek «şehnameciler» e nasib olmayacaktır.