İskoçya Sokağı 44 Numara

Alexander McCall Smith

İskoçya Sokağı 44 Numara Gönderileri

İskoçya Sokağı 44 Numara kitaplarını, İskoçya Sokağı 44 Numara sözleri ve alıntılarını, İskoçya Sokağı 44 Numara yazarlarını, İskoçya Sokağı 44 Numara yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Ben hep İskoç Kilisesi’nin tren yolları konusunda sağlam durmadığını düşünmüşümdür,” dedi Angus Lordie. “Profesör Torrance’ın cemaat liderliği zamanlarında, bir kerecik olsun trenlerden bahsettiğini duydunuz mu? Duymadınız. Şimdi liderimiz bir kadın olduğuna göre, korkarım pek bir gelişme olacağa benzemiyor. Kadınların trenlere olan ilgisi erkekler düzeyinde değil. Ya da bazı erkekler demeliyim. Ben şahsen trenlerle hiç ilgilenmiyorum elbette.” “Bunun sebebi senin psişenin ağırlıklı bir feminen tarafı olmasıdır,” dedi Domenica. “Sen bir yeni çağ erkeğisin Angus.”
Sayfa 419Kitabı okudu
(...)Peki o hâlâ aşçılık mı yapıyordu? Evet, ama petrolcüler için değil. “Şimdi gerçek bir şef oldum,” dedi. “Petrol endüstrisinde aşçılık yapmak endüstriyel bir işten başka bir şey değil. Koca oğlanlar için koca porsiyonlar. Bol karbonhidrat. İncelik yok.”
Sayfa 404Kitabı okudu
Reklam
(...)Amerikalıların tatlıya karşı zaafları olduğunu söyledi. İskoçya’da tuzlu olarak tercih edilecek şeylerin üstüne pudra şekeri serpmek zorunda kalıyordu.
Sayfa 405Kitabı okudu
(...)bir de koridoru ve yemek odasını dolduran kitaplıklar vardı; derinliğine iki üç sıra halinde dizilmiş kitapların oluşturduğu heybetli yapılardı bunlar. Domenica, elinde içkisi, bunlardan birinin önünde durup raftan bir kitap alırken keyifle haykırdı. “Ruthven Todd!” dedi. “Artık kimse okumuyor. Ama okumalılar. Şuna bakın. Yürek Sahası, yayıncı William McLellan. İskoçya Şiir Serisi.” Angus Lordie parmaklarındaki mayonezi yalayarak arkadaşının yanına geldi. “Onun içinde çok güzel bir şiir var Domenica,” dedi. “Kişisel Tarih. Bilir misin?” Domenica bir sayfa çevirdi. “Bu şehirde doğdum,” diyerek yüksek sesle okumaya başladı. “Kuru zihinlerin...” “Kayalarda yetişen yosunlar gibi / Nefret kabukları bağladığı bu yerde,” diyerek devam etti Angus Lordie. “Nasıl da güçlü dizeler.” Pat’in kafası karışmıştı. “Bunu neden yazmış?” dedi. “Doğru olduğu için,” dedi Angus Lordie. “Ya da en azından bir zamanlar doğruydu. Todd yüksek burjuva bir Edinburgh’da doğmuştu ve o zamanların ortamı tam olarak böyleydi. Sert. Dışlayan. Kendi içine çekilmiş. Ve son derece züppe.”
Sayfa 505Kitabı okudu
Bertie yeni arkadaşının yüzüne, yanaklarındaki çillere ve eksik dişin boş kovuğuna derin derin baktı. “Canım sıkılıyor,” dedi. “Hiç arkadaşım yok.” “Ben varım,” dedi Jock. “Kan kardeşi olabiliriz. Bakıcılarımdan biri bana kan kardeşi olan iki çocuğun hikâyesini okumuştu. Ellerini tam şuradan kesip kanlarını birbirine karıştırdılar. Böylece kan kardeşi oluyorsun.” “Acımıyor mu?” diye sordu Bertie. “Hayır,” dedi Jock. “İstersen şimdi kan kardeşi olabiliriz. Çakım yanımda.” Bertie hayretler içindeydi; eline bıçak almasına asla izin verilmezdi. Halbuki şimdi Jock cebinden kocaman bir İsviçre çakısı çıkarmış, avucunun içinde gösteriyordu. “Bak,” dedi Jock. “Görüyor musun?” Bertie çakıya uzun uzun baktı. Üzerinde bir dolu araç, gereç vardı. Böyle bir aletle neler neler yapılmazdı ki! “İşte,” dedi Jock, çakının bıçaklarından birini çıkararak. “İstersen önce kendimi keseyim. Şurayı yapmalısın, başparmağınla şu parmağın arasındaki deriyi. Sonra kanı sıkıp avucunun içine sürüyorsun ve arkadaşınla el sıkışıyorsun. Böyle yapılıyor.” Jock parıldayan bıçağı gergin derinin üzerinde tutarken Bertie büyülenmiş gibi izliyordu. Yeni arkadaşı çakıyla eline küçük bir kesik attığında, birden nefesini tuttu. Jock fışkıran kan damlalarını vakit kaybetmeden avucuna sürdü. “Şimdi senin sıran,” dedi Jock, bıçağın ağzını kot pantolonunun bacağına silerek. Bertie sağ elini, kesilmeye hazır bekleyen deriyi ortaya çıkaracak şekilde, işaret parmağıyla baş parmağının arasını iyice açarak uzattı.(...)
Sayfa 486Kitabı okudu
“Örneğin İskoçya Parlamento Binası’nı ele alalım,” diye devam etti Doktor Fairbairn, konuya ısınıyordu. “İnsanlar bu kadar uzun sürmesinin nedeninin tasarımlar, planlarla ilgili çeşitli aksaklıklar olduğunu düşünüyor. Peki hiç kendimize sorduk mu? Acaba İskoçya’nın insanları bu binayı gerçekten de bitirmek istiyorlar mı? Bu kadar zaman almasının sebebi, bitirdiğimizde İskoçya’nın meselelerinin sorumluluğunu üzerimize almamız gerekeceğini bilmemiz olabilir mi? Yani Westminster, anneyi temsil ediyor, hatta kendisine Parlamentoların Anası denmiyor mu? Evet öyle deniyor, dil kendini ele verdi. Demek ki anne bir parlamento yapılmasını istedi ve biz de tam olarak bunu yerine getiriyoruz. Fakat bitirdiğimizde, annenin bizden gitmemizi isteyeceğinden korkuyoruz veya daha kötüsü, anne kendisi gidecek. Birçok insan bunu istemiyor aslında. Annenin hep orada olmasını istiyorlar. Bu yüzden de yapım sürecini uzatıp duruyorlar. “Başka bir şey daha var. Parlamento binası neden çocukların ahşap oyun bloklarından yapılmış gibi duruyor? Çok açık değil mi? Çocukça bir şey yaparak anneyi memnun etmeye çalışıyoruz, çünkü annenin de bizim büyümemizi istemediğini biliyoruz. Bu yüzden o kadar çocukça duruyor. Çocuksu bağımlılığımızı teyit edecek bir şey yaparak annenin onayını alacağız.”
Sayfa 480Kitabı okudu
Reklam
(...)Angus Lordie’ye benzemiyordu, onun gibi kendine güvenli ve tarz sahibi değildi. Matthew’da hassas bir taraf, yumuşak ve kararsız bir yan vardı. Gerçekten ne istediğini asla bilmeden yaşayıp gidecek türden bir insandı o. Bu bakımdan, Edinburgh’da tanıştığı genç erkeklerin çoğuyla benzerlik gösteriyordu. Bu tipler her türlü imkânın kendilerine sunulduğu rahat evlerde yetişiyor, ama zayıf karakterli oluyorlardı. Bunun sebebi hiçbir şey için mücadele etmek zorunda kalmamış olmaları mıydı? Evet, sebep bu olmalıydı.(...)
Sayfa 391Kitabı okudu
(...)”Çoğu insan psikopatiyi çok iyi anlamaz. Psikopat insanı Hitchcock filmlerinden fırlama bir cani gibi düşünürler -hedefine kilitlenen bakışlar, bunun gibi şeyler-, aslında onlar da gayet sıradan insanlar ve düşündüğümüzden çok daha kalabalıklar. İstikrarlı bir bencillik sergileyen kimseyi tanıyor musun? Bir başkasını üzdüğü için rahatsız olmayan, başkalarını kullanan birisini tanıyor musun? İçi soğuk mu? Böyle birini tanıyor musun?” (...) “Eğer tanıyorsan,” diyerek devam etti babası. “O kişinin bir psikopat olması kuvvetle muhtemeldir.(...)”
Sayfa 470Kitabı okudu
Burada bu mekânda, Köşeli sokakların ve kuzey yıldızının mekânında, İşte tam bu ayın altında; İskoçya Sakin ve arkamızda, etrafımızda uyurken, Dostluktan başka neden bahsedebilirim, Ve insancıl aşk dileğimizden -yalnızca benim için değil Ama dostlarım için de, ve dostum olmayanlar için; Yani bana sorarsanız, şimdi, şu anda, Dileğim nedir: İskoçya semalarında aşk derim, Yağmurun gözyaşları gibi - işte bu kâfi.
Sayfa 514Kitabı okudu
Önsöz’den...
(...)gazetelerin(...)tefrika roman yayınlaması(...). Bu geleneğin on dokuzuncu yüzyılda çok önemli bir yeri vardı ve en bilineni muhtemelen Dickens’ın yazılarıydı. Ama aralarında Flaubert’in Madam Bovary’sinin de olduğu ve neredeyse yazarını hapse sokan yazılar da yok değildi. Ocak 2005
86 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.