Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Dünyasında Misyoner Orduları

Ahmet Uçar

İslam Dünyasında Misyoner Orduları Sözleri ve Alıntıları

İslam Dünyasında Misyoner Orduları sözleri ve alıntılarını, İslam Dünyasında Misyoner Orduları kitap alıntılarını, İslam Dünyasında Misyoner Orduları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sultan İkinci Abdülhamid'in Türklere küçümseme imasında bulunduğu için Shakespeare'in oyunlarından bir kısmının sansürlenmesini yada Hz. Muhammed'e (s.a.v) hakaret ettiği için Dante'nin İlahi Komedya'sının yasaklanmasını, basın organları yolu ile kendi kamuoylarına, kasıtlı ve yanlış olarak "Avrupa'dan gelen bütün eserler Türkiye'de sansürleniyor ve yasaklanıyor" şeklinde anlatmışlardı. Onlara göre Abdülhamid şehirde telefonlara bile izin vermemekteydi. Çünkü telefonlar, O'nun casuslarından daha hızlı mesaj ulaştırmaktaydı.
American Board'ın 1 Aralık 1833'te Ortadoğu'ya gönderdiği talimat ise tam bir ibret belgesidir. "Bir fetih savaşına girmiş askerler olduğunuzu unutmayın. Bu mukaddes ve vaat edilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferiyle geri alınacaktır."
Sayfa 144Kitabı okudu
Reklam
"Gittikçe gelişen misyonerlik faaliyeti, tehditkar bir gücün dikkatli kıskacı arasında çalışmalarını sürdürüyordu. Bu islami bir kıskaç değil, ateşli ve materyalist bir milliyetçilikti. Aynı güç İslam'a da çok ağır darbeler vuruyordu. Ancak halkın misyonerlere tepkisi dini duygularından geliyordu. Halk, geçmişin mirasını korumak istiyor; Müslüman olarak kalmanın Türk olarak kalmanın da en önemli şartı olduğuna inanıyordu. Türk yönetimi ise, Amerikalı misyonerleri İslamı zayıflatmakla değil, milliyetçilik hareketine darbe vurmakla suçluyorlardı." (James Thayer Addision)
Sayfa 225Kitabı okudu
"Misyonerler, Havaililerin varlıklarını bile kendileri için tehlikeli gördüklerinden ve kötülüğün en ağırını yapılmadıkça rahat edememe tıynetinde olduklarından, Havaileleri yok etmek için Havai adalarının havasının bulaşıcı hastalıklara iyi geldiği propagandası ile frengi, uyuz ve benzeri bulaşıcı hastalık taşıyan birçok kimseyi bu muhacirlerin arasına katıp bölgeye yerleştirirler. Ve bunlarla iç içe yaşayan yerel halka, bulaşıcı hastalıkların tamamını aşılayarak onları ölüme mahkum ederler." Washington Osmanlı Konsolosu Münci Bey
Sayfa 143Kitabı okudu
American Board'ın Dahili İşler Başkanı C. Patton'a göre çekilen inanılmaz acılara rağmen Birinci Dünya Savaşı yine de kendileri açısından çok iyi olmuş, özellikle sonuçları açısından, yeni bir dünyanın kurulması için çok müspet bir hizmet yapmıştı. Patton bu konuda şunları söylüyordu: "Tanrı, Hristiyan Amerika'yı dünyanın ıslahı için kullanmış ve Amerika medeniyeti ile bütün milletlere örnek olmuştur. Artık bundan sonra hem dünya ticaretini, hem de dünya siyasetini ve demokrasisini Anglo-Saksonlar kontrol edeceklerdir. Bütün Hristiyanlar Amerika'nın önderliğinde dünyaya hakim olmak için var güçleri çalışacaklardır. Misyonerler de bu çalışmalarda en ön saftaki yerlerini alacaklar, bu yeni dünyada; çok büyük, ani, köklü ve kalıcı değişikliklere liderlik edeceklerdir.
Konya Havarilik Enstitüsü'nün kurucusu Hartune Stefanos Cenanyan sözlerini şu cümlelerle bitirdi; "İnanıyorum ki, şu an mukaddes cevabımızın tam zamanıdır. Bugün için en önemli hadefimiz, öksüz ve diğer fakir çocukların Tanrı'nın hizmetine hazırlanabilmeleri için eğitimdir... Bunun için Çukurova'da kurulacak ve Hz. İsa'nın davasını bütün Anadolu'ya yayacak hizmetkarlar(misyonerler) yetiştirmek üzere, kalıcı eğitim verecek bir misyoner okulunun kurulmasına vesile olmanızı bekliyor, ümit ediyoruz."(1886-87)
Reklam
Amerikalı araştırmacı Addison, gelinen noktayı şu cümlelerle anlatmaktaydı: “Gittikçe gelişen misyonerlik faaliyeti, tehditkar bir gücün dikkatli kıskacı arasında çalışmalarını sürdürüyordu. Bu İslami bir kıskaç değil, ateşli ve materyalist bir milliyetçilikti. Aynı güç İslama da çok ağır darbeler vuruyordu. Ancak halkın misyonerlere tepkisi dini duygularından geliyordu. Halk, geçmişin mirasını korumak istiyor; Müslüman olarak kalmanın, Türk olarak kalmanın da en önemli şartı olduğuna inanıyordu. Türk yönetimi ise, Amerikalı misyonerleri İslamı zayıflatmakla değil, milliyetçilik hareketine darbe vurmakla suçluyorlardı.” The Christian Approach to the Moslem, New York 1942, s106-107