İslam Felsefesi Üzerine

Ahmet Arslan

İslam Felsefesi Üzerine Gönderileri

İslam Felsefesi Üzerine kitaplarını, İslam Felsefesi Üzerine sözleri ve alıntılarını, İslam Felsefesi Üzerine yazarlarını, İslam Felsefesi Üzerine yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslamda bir "teokrasi" peşinde koşanlar, onu çıplak bir "hanedan" devletine, "mülke dönüştürmek isteyen Emevilere yenilirler. Ancak bu, arkasından yeni sorunları getirir: Emeviler kanlı olaylar, cinayetler sonucunda İslam cemaatinin başına geçmişlerdir. Büyük günah işleyen bu insanlara nasıl davranmak gerekir? Bunlar hâlâ kendilerine itaat edilmesi gereken müminler midirler? Yoksa her ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırılması gereken büyük günahkarlar, hatta dinsizler mi? Ancak bu kendi adına daha önemli bir sorunu getirir: "İman" nedir? İman ile eylem arasındaki ilişkiler nelerdir?
Kısaca kelamı en genel olarak İslam dininin inançla ilgili öğelerini rakip teoloji ve öğretilere karşı savunmayı (apoloji) kendine amaç edinen spekülatif (teorik) karakterli bir düşünce hareketi olarak tanımlayabiliriz.
Reklam
Ancak, İslam dünyasında "Yunan tarzında felsefe" hareketi diye adlandırdığımız büyük entelektüel hareket hakkında verdiğimiz bu şemanın çok basitleştirici olduğunu hemen ekleyelim. Çünkü onda bu çizgi içerisine sokulamayacak, örneğin bir Ebu Bekr Zekeriyya Râzî (9. yüzyıl) benzeri değişik türden bir metafiziği ve ahlak öğretisini savunan kimseler olduğu gibi, sözünü ettiğimiz "felâsife"nin her konuda aynı görüşleri savunmaları gibi bir durum da söz konusu değildir. Örneğin Kindî'nin, evrenin zamanda yaratılmış olduğu görüşünü savunur görünmesine karşılık Fârâbî ve İbn Sinâ onun zamanda başlangıçsızlığını ve Tanrı'dan ezeli bir sudurla çıktığını, taştığını söylerler. Yine Fårâbî psikolojisinde insan ruhunu daha ziyade Aristoteles'i izleyerek "bedenin formu" gibi ele alıp hiç olmazsa bazı insan ruhlarının ölümsüz oldu ğu konusunda mütereddit göründüğü halde İbn Sînā, Platon veya Yeni-Platoncu geleneği izleyerek onu kesin olarak maddeden bağımsız, kendi kendisiyle kaim, tinsel ve ölümsüz bir töze dönüştürür. Nihayet sözünü ettiğimiz bu düşünürlerin, eski Yunan'dan almış oldukları tezleri salt tekrar etmekle yetinmiş olmadıklarını, temelde eklektik (seçmeci) nitelikli sistemler kurmuş olmakla birlikte, bu genel eklektisizm içinde özel bazı noktalarda son derece özgün buluşlar ve düşünceler ortaya koymuş olduklarını hatırlatalım.
Sayfa 22 - 23Kitabı okuyor
Yeni-Platonculuk tanrısal bir kaynaktan çıkmış; ama madde âlemine düşmüş ve yeniden ilkesine dönmek isteyen bir "mustarip" ruh anlayışına dayanır. Ruhun bu ilkesine dönüşü ise insanın kurtuluşu ve ebedi mutluluğunu ifade eder.
Kendilerine "felâsife" denilen bu kimseler, İslam dünyası içinde ilk olarak MS 9. yüzyıldan itibaren antik Yunan bilimsel-felsefi mirası, yoğun bir çeviri faaliyetinden sonra Müslüman dünyasına kazandırılmasının ardından ortaya çıkmışlardır. Bunlar o zamana kadar İslam dünyasına yabancı mantık, fizik, astronomi, metafizik, ilahiyat gibi birtakım bilim veya disiplinlerde çalışmalar yapıyor, görüşler ileri sürüyor, tartışıyor ve bütün bunları yaparken de o zamana kadar çoktan ortaya çıkmış ve gelişmiş olan fıkıh, tefsir, hadis, kelam gibi "İslami-nakli" denilen bilimlerde başvurulan yöntemlerden yapısal olarak farklı yöntemlere veya metodolojiye dayanıyorlardı. Bunlar, İslamdan önceki bir dünyada başlatılmış olan bir işi, bir etkinliği devam ettirmekte; bir ilgi ve kaygıyı sürdürmekteydiler. Tek cümleyle bu insanlar, "kendilerine intikal etmiş olduğu biçimiyle Yunan veya antik felsefeden tevarüs etmiş oldukları sorun ve konular üzerinde eski Yunan veya antikçağ filozoflarının yöntemlerini kullanarak insan, evren, toplum, Tanrı vs üzerine bilgi değeri taşıyan bazı sonuçlara varmak isteyen insanlardı." Bundan dolayı onların yaptığı işe, o işin eski dünyadaki adı olan felsefe, onların kendilerine de o işi eskiden yapan insanlara verilen feylesof adı verildi, daha doğrusu bu adlar Arapçalaştırılarak korundu.
Felsefe tarihinden örnek vermek gerekirse, Aristoteles'in astronomisi veya fiziği, hatta belli ölçüde biyolojisi, bu alanlarda ileri sürdüğü görüşlerin çoğu bugün artık savunulamaz veya felsefi değeri olmayan "modası geçmiş," sadece "tarihsel" bir değere sahip görüşlerdir. Ancak, Aristoteles'in ahlakı, politikası veya estetiği bugün sadece tarihsel değil, aynı zamanda "güncel," aktüel felsefi bir değere sahiptir. Bugün Aristoteles'in bu son alanlarda ileri sürdüğü görüşleri veya onların benzerlerini biz de kendi aramızda savunuyoruz veya onlara karşı çıkıyoruz. Onun bu alanlarda yaptığı tartışmaları biz de kendi aramızda yapıyor veya onlar üzerine benzer tezler ileri sürüyoruz.
Reklam
139 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.