Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mabetten Hayata 2

İslam ve Denge

Hasan Elik

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Ölümsüzlüğe inananların; işlerini de bu inanç üzerine inşa etmeleri gerekir…Kur’ân’dan hareketle; ebediyet fikri, ahiret inancı, insanın ölümsüzlüğü; dünya işlerimizi de bu düşünce ve inançla yapmayı gerektirir…. Ba’sü ba’de’l-mevt yani ahiret inancı da aslında hayatın devamlılığını gösterir….Kur’ân-Kerim’e bakarsanız, müşrikler: “Hayat, şu yaşadığımızdan ibarettir; yaşarız, ölürüz... Bizi yok eden de akıp giden bu zamandır!” derler1. Oysa Kur’ân’ın meselesi hayatın ebedîliği; bitmezliği, tükenmezliğidir. Mümini, diğerlerinden ayıran en temel fark ahiret inancıdır. Mümin; ebediyet şuuruna, sonsuzluk şuuruna erişmiş insan demektir. Onun işleri de inancına uygun olarak sürekliliğe talip olmalıdır. Nihaî gelecek fikri, ahiret fikridir. Gelecek fikri olan bir insanın hayatı da ona göre tanzim edilmelidir. Kanaatimce Müslümanların sıkıntılarından biri, hayata kısa vadeli bakıştır. O halde, inananların, şuurlu insanların işlerini ölümsüzlük üzerine inşa etmeleri gerekir. Hayat bir bütündür, din de, hayatı bu bütünlük içinde kavramaktır. Değerleri; dünya-ahiret, din-bilim, madde-mana diye ayırarak hayatın bütünlüğünü parçalayanlarla Kur’ân’ın problemi vardır. Kanaatimce insanların önemli problemlerinden birisi hayatın bütünlüğünü, değerlerin bütünlüğünü kavrayamamaktır.”s.143-144
Sayfa 143 - Marmara Akademi Yayınları
Batıda da böyle yapmışlardır: Galileo (ö.1642) “dünya dönüyor” dediği için adamı az daha darağacına götüreceklerdi!.. Teorisini geri çekmek zorunda kaldı, ama hususî çevrelerde "Yine de dünya dönüyor" dedi. Dürbünle yıldıza bakıyor; "Vay, sen şeytanlarla uğraşıyorsun ha!" diye adamın dürbününü kırıyorlar. Asırlar geçtikten sonra Galileo'nun heykelini yaptılar. Zaten geriliğin alametlerinden biri de budur: Bir insanın, yaşarken değerini bilmeyen, hatta onu öldürenler; sonra onun heykelini yaparlar!.. Ya da türbesini yapar, evliya ilan ederler! Akıllı insanların yapacağı iş ise; yaşarken ondan istifade etmektir. Bağnazlık, taassup, büyük illettir.
Sayfa 88 - Marmara Akademi Yayınları
Reklam
bana göre; yobazlık öyle bir mikroptur ki, öyle bir illettir ki, üç beş kişiyi değil, kendini aydın sanan birçok insanı da sarmıştır. Şimdi, ben size bir yobazlık tarifi yapayım da sizler de kendinize not verin. Bakalım, ne kadar aydınsınız, kendinizi değerlendirin: Ben; benim düşündüklerimin aksini düşünen ve söylediklerimin tamamının aksini söyleyen, kendisiyle aramda hiçbir ortak payda bulunmayan, fakat benim fikirlerime saygı duyan, hakaret etmeyen, suçlayıp saldırmayan herkesi kucaklarım; elini sıkarım ve bir insan olarak bütün haklarına riayet etmeyi görev bilirim. Hangi inanç ve düşünceye mensup olursa olsun...Peki beyefendi, siz, kendi düşüncenizden %10, %20 kadar farklı düşünen insanlara, meselâ o sokakta gördüğünüz, yobaz diyebeğenmediğiniz, kızıp köpürdüğünüz adama, size zararı yoksa, 'Merhaba, nasılsınız?' diyebilir misiniz? Onunla diyalog kurabilir, onu anlamaya çalışır mısınız? İşte, herkes bu ölçüye göre kendisinin ne kadar aydın ne kadar mutaassıp olduğunu anlayabilir. Şunu bilelim ki, aydınlık, bağnazlık; sizin inancınızla, yaşamınızla, hayata bakışınızla, şahsî düşüncelerinizle ilgili değil, başkalarına karşı gösterdiğiniz tavırla ilgilidir. Bağnaz insanlara Kur'ân'dan şu örneği verebiliriz: Müşrikler; Ebu Cehiller, Ebu Lehepler diyorlardı ki: "Muhammed Kur'ân okurken şamata yapın. Dinlemeyin şu Kur'ân'ı; olay çıkartın, protesto edin.³" Kur'ân-ı Kerim, kâmil insanı da; önce sözü dinleyen, doğruysa onu kabul eden kimse olarak tanımlar.
Sayfa 90 - Marmara Akademi Yayınları
HOSGORUDE DENGE "Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kâfir, ister mecúsi, ister putperest ol yine gel, Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel". Bugün var mı böyle bir ses dünyada? Koca Yunus'a bakın... Yunus, büyük bir din alimi de değil. Cobanlık yapıyor, dağdan odun
Sayfa 124 - Marmara Akademi Yayınları
Toplumsal gelişmişlik, bireysel gelişmişlikle sağlanabilir. Cenab-ı Hak, insanı bilgi edinme imkân ve kapasitesine sahip, gelişmelere açık olarak yaratmıştır. İnsanın içinde, keşfedilip aktif hâle getirilmesi gereken büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Eğer bu potansiyele uygun ortam ve şartlar oluşur, kişi de iradesini o yönde kullanırsa, doğduğu şekilde kalmaz, gelişir. Ama içindeki kapasiteyi kullanmazsa, onun kullanımı için uygun şartlar; -gerek kişinin irade ve çabasıyla, gerek toplum ve diğer âmiller tarafından hazırlanmazsa, insanoğlu yaratılıştan sahip olduğu kapasiteyi, topraktan getirdiği yetenekleri kullanmadan tekrar toprağa gömmüş olur.
Sayfa 26 - Marmara Akademi Yayınları
Hoşgörü Okulunun Öğrencileri Tabii bu konuda o kadar yüz akı bir tarih tecrübemiz var ki özetle bile vermek mümkün değildir. Ama birkaç örnek arz etmek gerekirse: Bu dinin peygamberi sırtındaki cübbesini çıkarıp evine misafir olarak gelen Hıristiyan'ın altına yayıyor; buyur diyor. Yoldan geçen bir Hıristiyan'ın, Yahudi'nin cenazesi için ayağa kalkıyor ve saygı gösteriyor. "Niye kalkıyorsun? Sen hak bir dinin peygamberisin. Bu cenaze ise, hayatında sana inanmayan bir insanın cenazesi!" diyorlar. Hz. Muhammed'in cevabı enteresandır: "Onun, insan olması benim ayağa kalkmam için yeterli bir sebeptir.""" Harun Reşit; İslâm'ın zirveye çıktığı bir dönemde Bağdat'ta halifedir. Yahudi ve Hıristiyan din adamları, Müslüman alimlerle eşit şartlarda huzur toplantılarına katılmışlardır. O tartışmalar "İhticâcât" adı altında günümüze kadar gelmiştir. "Sen Yahudisin!", "Sen Hıristiyansın!" diye bir ayrımcılık söz konusu değildir. Kudüs'te tamire ihtiyacı olan kiliselerin tamiri için devlet bütçesinden para tahsis edilmiştir. En büyük Yahudi eserleri İslâm idaresi zamanında yapılmıştır. İspanya'dan atılan Yahudiler Osmanlı'nın en sofu padişahı olarak tanınan Bâyezid-i Velî devrinde (1492) Osmanlı topraklarına yerleştirilmiştir. Bâyezid, 500 yıl önce Yahudilerin "vebalı" muamelesi gördüğü bir dönemde kapılarını onlara açmıştır. Bkz. Müslim, Cenâiz 78
Sayfa 121 - Marmara Akademi Yayınları
Reklam
İSLÂM VE DENGE "Beyefendi sizin hiçbir fikrinize katılmıyor; hiçbirini kabul etmiyorum!" diyebilirsiniz. Eyvallah. Keşke herkes düşünse de farklı düşünse! Düşünmeye bir başlayabilsek, birçok sorun çözülecek! Ama sizinle el sıkışmamız devam edecek, merhabamız devam edecek. İsterse, bütün fikirlerimiz ayrı olsun. Yeter ki insan olsun;
Sayfa 90 - Marmara Akademi Yayınları
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.