Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İsm-i Azam Gönderileri

İsm-i Azam kitaplarını, İsm-i Azam sözleri ve alıntılarını, İsm-i Azam yazarlarını, İsm-i Azam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 saatte okudu
İsm-i Azam üzerine hadis be ayetler ışığında tefekkür, Bakara Süresi 255. Ayeti ( Ayetü’l Kürsi) nin kısa ve özlü tefsiri, Haşr süresi 21-24. Ayetlerin tefsiri ve ihlas süresinin tefsiri üzerine yazılmış, kelimeler üzerine yorumlanarak tefsir edilmiş bir kitap. Üslup gayet açık, net anlaşılır. En güzel yanı genelde bilinen, kabul gören meallerde verilen anlamlar ile kelime yaklaşımları ve açıklamalar ile doğru çeviri yapılmayan yerleri de açıklamış olması açısından yeniden yeniden okunabilecek bir kitap.
İsm-i Azam
İsm-i AzamNecmettin Şahinler · Hayy Kitap · 201926 okunma
Reklam
Tefekkür, insanın selim bir kalple varlık/oluş üzerinde düşünme ve bu düşünceden/ fikirden hakîkate bir yol çıkarma gayretidir. Tefekkürde her zaman görünenin ardına bakmak ve bâtına yönelmek özelliği vardır.
Kur'ân, varlığı bize bir âyet olarak tanıtmaktadır. Yani her var lik,Allah'ın bu âlemde kendini bize gösteren birer aynasıdır/ sûretidir. Çünkü varlığı görünür kılan, o varlığa olan Allah'ın güzel isimlerinin desteğidir. Bütün bu farklı isimlerde tecellî eden Allah olduğuna göre tüm varlık Allah'ın kürsîsidir. "Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü/vechi işte oradadır" âyeti bu ger çeğin en açık ve güzel anlatımıdır. Başka bir ifadeyle anlatmaya çalışırsak, Allah'ın varlığı, âlemin varlığı ile zâhir olmuştur. O'nun hüviyyeti de bu zâhirî sûretin rûhudur ki; onu idare etmektedir. Böyle olunca da bütün hükümler O'nda toplanır ve O'ndan zuhûr eder." Yine Kur'ân'ın deyişiyle "Her şeyin melekûtu O'nun elindedir"
Bu çerçevede düşünüldüğünde Allah'ın isimleri sonsuzdur. Çünkü yaratılış bilfiil devam etmektedir ve her an Allah'ın gaybî ilminden şehâdete sayısız varlıklar çıkmaktadır. Bu anlamıyla yaşadığımız âlem Allah'ın isimlerinin birer tecelligahından başka bir şey değildir. Anlaşılıyor ki; Zât'ı ile idrâki mize kapalı olan Allah, yalnızca isimleriyle bizim bileceğimiz/ göreceğimiz boyutta kendini bize açmaktadır.
Reklam
"Adem" kelimesi, uzatmasız "a" ile yazıldığında “yokluk/hiçlik" demektir. Ama "a" harfi uzatmalı yani "Âdem" şeklinde yazıldığında ise "insan" anlamına gelmektedir. Bu yazılış bile düşünüldüğünde Allah'ın "kün" emriyle yokluktan varlığa çıkmanın, bir anlamda "Adem'den Adem'e geçişin" fark edilişi ancak "isim" ile mümkün olmaktadır. Bu yazılış bile düşünüldüğünde Allah'ın "kün" emriyle yokluktan varlığa çıkmanın, bir anlamda "Adem'den Adem'e geçişin" fark edilişi ancak "isim" ile mümkün olmaktadır.
Yeryüzüne yerleştirilen in san; ne Allah'ın ne de kendinden önce yaşamış bir varlığın halîfesidir. İnsan "yeryüzünün halifesidir" ve bu yönüyle yeryüzünü yaşanır kılmak, îmar etmek, donatmak, korumak ve kollamakla sorumlu kılınmıştır. Daha öz ifade ile yeryüzü insana emânet edilmiştir ve insanın buradaki olumlu/olumsuz tutumu/davranışları onun halifelik görevini yapıp yapmadığının göstergesi olacaktır. İşte meleklerin göremediği/bilemediği/değerlendiremediği, insanın iç dünyasında taşıdığı eşyayı açıklayabilme, tanımlayabilme ve isimlendirebilme potansiyelidir. Bu nedenle onlar isimler konusunda cevap verememiş ve sessiz kalmışlardır.
Allah'ın en güzel/yüce/büyük ismi genelde "insan", özelde ise "Hz. Peygamber'dir.
Reklam
Gayba iman, bütün oluşlara ümit ve Ufuk açan manevi bir güçtür.
Ayan-ı sabite; eşyanın görünür hale gelmeden önce Allah'ındır ilminde bilgi olarak mevcudiyetleridir.
Tecellide boşluk/ara yoktur
"Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku" âyeti, Allah'ın yaratılmışları kendi haline bırakıp bir an için dahi olsa kendi Zati dünyasına çekilmediğinin bir açıklamasıdır. Tecellide / fiilde boşluk / ara olmamasının bir nebevi ahlak olarak insana nasıl yansıması gerektiğine Inşirâh 94/7. ayette şöyle işaretlenmiş: "O halde bir işi bitirince, hemen baska işe giriş, onunla uğraş." Allah'ın bir tecelligâhı haline getirerek eylemlerine hiç ara vermeden devam etmelidir. Çünkü Allah, her an bizimledir ve varoluşumuzun özünde O'nun hüviyyeti vardır. İşte insan bu gerçekliğin zinde idrâkinde olmalıdır ve bu konumunda gaflet uykusuna / tembelliğine düşmemelidir. Nasıl ki varlık olup bitmiş değil, olmakta olan bir oluşlar ve imkânlar serisidir; insan da bu oluşun içinde bize "Şah damarımızdan daha yakın" olan Yaratıcı Kudret'in yapıp eden faaliyetine katılmalı, O'nun hüviyyeti ile bütünleşmeli.
"Esmaü'l-Hüsna" bir hafıza eksersizi değil, hayata yansıması gereken bir gerçekliktir. ...... Allah'ın isimlerini idrak etme, üzerlerinde düşünme, onları kalbe ve hayata yansıtma, onların insanla ve alemle olan bağlantısını keşfetme, anlama, kavrama, yaşama, onlarla Allah'ı yüceltme, Allah'a yaklaşma eylemleri de girmektedir
Sayfa 27 - Hayy Kitap, 1. Baskı İstanbul, Ekim 2019 Herkes İçin Tasavvuf - 68Kitabı okudu
"Adem" kelimesi, uzatmasız "a" ile yazıldığında "yokluk/hiçlik" demektir. Ama "a" harfi uzatmalı yani "Âdem" şeklinde yazıldığında ise "insan" anlamına gelmektedir. Bu yazılış bile düşünüldüğünde Allah'ın 'kün' emriyle yokluktan varlığa çıkmanın, bir anlamda "Adem’den Âdem’e geçişin'' fark edilişi ancak "isim" ile mümkün olmaktadır. Tıpkı bunun gibi "Ahadiyyet Mertebesi’ndeki Hakk'ın da bir "ismi" yoktur. Fakat ne zaman ki "bilinmek ontolojik arzusu", özündeki sayısız mümkünâtı şehâdet/imkân âleminde görünür varlıklara dönüştürdü, işte o zaman bu varlıklara isimler verildi. Başka bir ifade ile Allah'ın ilmindeki sayısız isimler tecellî ederek bu âleme varlık verdiler.
Sayfa 24 - Hayy Kitap, 1. Baskı İstanbul, Ekim 2019 Herkes İçin Tasavvuf - 68Kitabı okudu
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.