Türk kadının pek çok yasal güvencesi ve adetlerin tanıdığı ayrıcalıkları olduğu doğrudur. Genelde nazik ve centilmence muamele görür. Hiçbir erkek, halka açık bir sokakta bir kadına el kaldırmaya cesaret edemez.
İstanbul, önünde şair ile arkeoloğun, sefir ile tacirin, prenses ile gemicinin, Kuzeyli ile Güneylinin, hepsinin aynı hayranlık duygusuyla haykırdığı âlemşümul ve son derece büyük bir güzelliktir.
"Türkler için bu kuşların her birinin tatlı bir önemi ve müşfik bir anlamı vardır:Kumrular aşıklar içindir,kırlangıçlar yuvalarını yaptıkları damları yangından korurlar,leylekler her sene Mekke'ye,hacca giderler,yalıçapkınları inananların ruhlarını cennete taşırlar.Işte bu yüzden,insanlar bu kuşları hem minnet hem Allah sevgisiyle korur ve beslerler."
“ Yine de zavallı prens huzuru bir türlü bulamıyor, bir sıkıntı ve dertten başka bir tanesine geçiyordu. Sürekli bunalımda ve kasvet içindeydi; sanki onu bekleyen mutsuz sonu hisseder gibiydi. Bazen kafasına zehirlenip öleceği fikrini sokuyordu ve herkesten şüphelenip, bir süre ağzına haşlanmış yumurtadan başka hiçbir şey sürmüyordu.”
Biz yine de İstanbul'a dönüp, gökyüzündeki kuşlar gibi avare avare dolaşalım. Burada en gelip geçici heveslere bile müsaade vardır. İnsan sigarasını Avrupa'da yakıp, külünü Asya'da silkeleyebilir.