Bazı kentlerin ülkelerin kültür, sanat ve edebiyat yaşamları üstündeki etkileri şaşırtıcıdır. İstanbul, hem edebiyata ve yazarlara ana kucağı gibi duruşuyla, hem de yazılanlar üstüne düşen gölgesiyle edebiyatımızı yüz elli yıldır etkiliyor. Yazılmış öykülere apayrı bir kişilik olarak sık sık girmişken hala ne çok yüzü oluşu şaşırtıcıdır. İnsanları, doğası, semtleri, hiç unutulmayan geçmiş zaman anılarıyla... Demek ki İstanbul'u öykülerde anlatmanın güçlüğü yanında, onun öykücülüğümüze kişiliğiyle kattığı zenginlikler var. Başka hangi kentin edebiyata onun kadar etkisi olmuştur?... Bir yandan yaşam koşulları ve çevresiyle girerken öyküye, öbür yandan benzersiz ruhuyla sokulur sözcüklerin dünyasına. Öykücülüğümüz İstanbul olmaksızın düşünmek bu yüzden olanaksızdır. Bazen trajik yanları, bazen dramatik dokusu, bazen saçtığı neşesiyle kocaman bir dünyadır İstanbul öyküleri. Orada bütün insanlar da, bütün sözcükler de sanki kırk yıllık dost gibi yanaşırlar birbirlerine.