Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İstanbul'a Dair

Nihad Sâmi Banarlı

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Yahyâ Kemal,bir gün,Ziyâ Gökalp’i çok düşünceli bulmuştu,sebebini sordu.Aldığı cevap şöyleydi: “Tarihi araştırıyorum.Biz,büyük hükümdar,cihangirler yetiştirmişiz.Büyük amirallerimiz,şâirlerimiz,mimârlarımız var.Fakat tarihimizde büyük bir feylesof bulamıyorum! Mâmâfih aramaya devam ediyorum.Onu da bulacağım!..”
Cihangir Semti
Kanuni,önce kendi adına yaptırdığı Şehzâde Camii’ni çok sevdiği oğlu Şehzâde Mehmed’in ölümü üzerine,onun adına tamamlatmıştı.Hakkında, “Şehzâdeler güzidesi Sultan Mehemmedim” gibi mısrâlar söylediği bu evlâdından sonra,gönlünü,doğuştan hastalıklı,biraz kambur fakat çok hisli,çok akıllı ve sevimli bir çocuk olan,en küçük oğlu,Şehzade Cihangir’e vermişti.Şehzâde Cihangir ise,ağabeyisi Şehzâde Mustafa’nın idamı üzerine onun ölümündeki acıya dayanamayarak,Halep’te ölmüştü. Kanuni,bugünkü Cihangir semtinin imârına bu kayıp dolayısıyla başladı.Semtin en güzel ve hâkim köşesine Cihangir Camii’ni yaptırdı.Cihangir,derhal bir bostan olmaktan kurtularak,Müslüman halkın rağbet gösterdiği bir bölge oldu.Ancak bu talihsiz semt,defalarca yangın felaketlerine uğradı.Önce büyük bir cami halinde kurulan Cihangir Camii,her yangından ve zelzeleden sonra,orada arsa kazanmak isteyenlerin kasdına uğrayarak biraz daha küçük çapta yapıldı.Buna rağmen bugün Cihangir semtinin hâlâ en güzel milli âbidesi bu câmidir.
Reklam
Camileri, hamamları, çeşmeleri, beş vakit abdest alıp durmaksızın yıkanışları ve bir temizlik örneği halinde eski evlerinin divanlarına hatta merdivenlerine beyaz ketenden örtü yayışları ile bir sabun ve kekik kokusu atmosferinde yaşayan dünkü Türk, ne kadar temiz, ne kadar "hanım" , ne kadar "efendi" idi.
Sayfa 220
Aziz İstanbul Boğazı daha şimdiden beton yığınları içine gömülmüştü. (Not: Bu yazı 1968 yılında yazılmış.)
Yeni ve eski bütün şehirlerimizi,batının keskin ve monoton hendesi çizgileriyle;Türk zevkinin tamamıyla zıddı,Amerikan zevkinin gökdelen adını verdiği heyûlâ binâlarına göre değil;çağlar boyunca tecrübe görmüş,eski ve büyük milletler diyârı şarkın,bilhassa Türk’ün,ışıklı ve yumuşak çizgilerine uygun işlemeliydik. Bunu yapamıyoruz.
Taksim’den Fındıklı sahillerine inen bir cadde üzerinde durmaksızın yapılan acâip binaları bazen hayretle,bazen hüzünle,bazen dehşetle seyrediyorum.Bu binaların hemen hiç birisinde ne şekil,ne mânâ,ne de sanat var.Ekserisi ticaret için,yâni yapılıp satılmak veya kiraya verilmek için kurulan bu binâlar,içlerine girecek bedbahtları diri diri mezara sokmak vazifesi gören bir biçimde yapılmıştır.Bizim eski,küçük;ahşap evlerimiz;taş,tuğla ve çimento soğukluğundan âzâde oldukları için bu modern binâlar (!) yanında bir kuş yuvası kadar sıcak ve samimi âşiyânlardır.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Güzel sanat eserleri,yalnız tarihi büyüklüğün mümessili değildir.Onlar,aynı zamanda,milli kalkınmaların da temel taşıdır.Büyük milletlerin her yeni ve medeni hamlesi,ancak kendi dehâsının temelleri üzerine yeni bir taş koymasıyla mümkün,onunla muzafferdir.
Sayfa 143Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.