Eser üç bölümden oluşuyor. Değerli yazarımız ilk bölümde bir eğitmen olarak kendi çıktığı yolculuğu anlatıyor. Bu yolculuğunda ona katkı sağlayan herkese değinmeyi ihmal etmiyor. Bir insanın hayat yolunda ailesinden sonra gelen öğretmenleri, eğitim sistemini hem eleştiriyor hem de gerekli olan yerlerde övmeyi ihmal etmiyor. Bir insanın eğitiminin aile ile başlayıp, yaş ilerledikçe kendi yolculuğunun nasıl olması gerektiğine, filozoflardan, din adamlarından asırlardır insana yol gösteren her düşünürlerden örnekler vererek kitabını zenginleştirmeyi başarıyor...
Bu kitabı okurken kendinizi bir yolculuğa çıkmış gibi hissediyorsunuz. Demlenen çayın kokusunu, büyüklerin dizlerinin dibinde oturup verdikleri nasihatleri dinlerken sobada çıtırdayan odunun sesini duyuyorsunuz. Öğretmenlerinizi ise kesinlikle hatırlamanızı sağlıyor...
Eğitim hayatında ki yanlışlıkların, aile fertlerinin çocukları ile iletişim kuramamalarının, kısacası bir çocuğun birey olma yolunda ilerlerken neler ile karşı karşıya kaldığını bir eğitmenin gözünden okumak beni çok uzaklara götürdü...
Yazım dili net ve anlaşılır olan bu eseri herkesin okumasını tavsiye ederim. Zira kendinize rastlayacağınıza emin olabilirsiniz...
Köyüme döndüğümde, yıllar sonra beni karşılarında
gören komşular; “Büyümüşsün,” diyorlardı, “Kocaman adam olmuşsun.” Ben aynı bendim oysa. Boyum uzamış, sakallarım gürleşmiş olsa da o küçük, o zayıf çocuk ruhumu ceketimin altında gezdiriyordum. “Büyümek” ve “adam olmak” kelimeleri üzerinize yakıştırılınca insan ister istemez mutlu oluyor. Büyümek ha… Diyar diyar gezip birkaç şehrin tozunu yuttuktan sonra doğduğunuz topraklara geri döndüğünüzde eşin dostun muhabbet olsun diye üzerinize yakıştırdığı iltifat… İnsana gerçekmiş gibi geliyor. Ne var ki bu iki kavram sonu olmayan bir yolculuk demekti. Fakat ne ben bunun farkındaydım ne bunu bana söyleyenler böyle bir arayış içindeydi.
Toplumlar saygı üzerinde yükselir. Göktürk Abideleri
üzerinde çalışan bilim adamları tekrar eden kelimelerden
yola çıkarak metnin tamamını okumayı başardılar. Tengri,
Kültigin ve Türk kelimesinin en çok tekrar eden üç kelime olduğunu gördüler. Buradan hareketle şu yorumda
bulundular: “Türk töresi üç şeye saygı üzerine kurulmuştur. Yaratıcıya (Tengri) saygı, yöneticiye (Kültigin) saygı
ve millete (Türk) saygı.”