Genç yazar Berat Osman Küçükkılınç ilk romanı "İstanbul'un Prensesi" ile edebiyat dünyasına giriş yapıyor. Genç yazar kitabını tutkulu bir aşk üzerine kurmuş olmakla beraber bu tutkunun sadece bir insana değil bazen bir takıma bazen bir olaya olabileceğini akıcı bir üslupla aktarıyor. Yer yer usta kalemleri olduğu gibi yer yerde bir tribün abisini anacağınız bu kitapta aynı zamanda genç bir yazarın doğuşuna da şahit olacaksınız. Bu roman gerçek bir aşk hikayesi üzerine kurulmuş olup okurken mutluluk ve hüznü aynı anda kalbinizde hissedetmenizi sağlayacak. Aynı zamanda genç bir kalemin toplum çözümlemesi ve bir edebiyat severden nasıl bir yazar olduğunun öyküsü...
"Keşke dediklerimiz hep imkansızdı. Belki dediklerimiz ise kırmamak için yaptığımızdan kesin oluyordu. Bir sürü keşke dediğim olay ve günlük hayatta belki dediğim olaylar var. O durumlarda sonuç olarak belki veya bakarız dediklerimi yapıyorum. Şimdi ise diyorum ki keşke iğrenç insanlar doğmasaydı. Onlar insan değil sadece insanlara karşı olumsuz düşünceler yaratan pisliklerdi. Hiçbir şekilde yaşamayı haketmiyorlardı. Belki çoğu insana göre sert bir eleştiri olacak ama bence onlar idam edilmediği sürece bunlar durulmayacak. Bir de keşke kızımı kurşunla öldürselerdi diyen anne var. Ölümü rahat olmamalı kadını öldüren insanı."
"Her kadının/kızın kalbi kırmak için var değil; gönül tacı etmek için vardır..."
