Yirmili yaşların ortasındaki bir kadın anlatıcının “Alnının ortasına ateş ettim.” cümlesiyle başlıyor kitap. Bu cümlenin ardından zamanda geriye dönüyoruz ve bu cinayete neden olan süreci okuyoruz.
Sevilmemiş, ilgi görmemiş insanların küçücük bir ilgi karşınızda nasıl kul köle oluverdiğinin ispatı gibi kadın. Öyle ki, daha aşık olup olmadığından bile emin değilken evleniyor adamla. Kendini tanımamak, kendini anlayamamak ne feci bir şey diye düşündüm hep okurken. Ve tabi toplumun ezber ettirdiği o kadim itki: herkesin bir kocası, bir çocuğu ve bir evi olmak zorunda!
Adam, yaşamı boyunca elini hiçbir taşın altına sokmamış, hiçbir şeyin zorluğunu omuzlarında taşımak zorunda kalmamış, kadının duygularını ve düşüncelerini manipüle etmekten başka becerisi olmayan Alberto Bey.. Kendisinden o kadar nefret ettim ki, kitap bitince kitabın kapağıyla bile kavga ettim. Tıpkı kitaptaki gibi, kadından kısa olmalıydı, ve yaşlı, ve çirkin, azcık eğri böğrü bile olabilirdi. :)
Kısa, sürükleyici, bir günde okunabilecek o kitaplardan biri bu. Arka kapaktaki ”.. şeyleri gerekli, dürüst ve açık bir şekilde ortaya dökmeye yönelik sağlıklı becerisi..” diye nefis ifade edilmiş sadeliğini de eklemeli. Keyifle okuyun..