Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

James Watson ve Francis Crick Hayatın Yapıtaşları

Edward Edelson

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
James Watson'in ve Francis Crick'in isimleri sonsuza dek birbirine bağlanmış durumda. Crick’ten söz etmeden Watson'dan söz edemezsiniz, çünkü yaşam molekülü hakkında yaptıkları buluş gerçek bir ortak girişimdi. (Buluştan yıllar sonra, Crick kendi çalıştığı laboratuvardan birisini Watson’la tanıştırırken adam hayretle “Watson mı?” demiş. “İsminizin Watson-Crick olduğunu sanıyordum.”) Bu hikâyenin sıradışı olmasının bir diğer nedeni de bu iki adamın öykülerinin can damarının ve yaptıkları buluşun bütün ömürlerini değil de yalnızca birkaç yılı kapsaması. O başarıdan sonra ikisi ayrı ayrı önemli işler yapmaya devam ettiler ve bir daha nadiren birlikte çalıştılar. Ama 1953'te açıkladıkları tek bir bulgu isimlerinin bilim tarihi kitabına bir daha silinmemek üzere yazılmasını sağladı. Keşfettikleri şey yaşamın moleküler haldeki sırrıydı. Onlar da yaşam bilgisini taşıyan molekül olan dezoksiribonükleik asidin, yani DNA’nın yapısını tanımlayan ilk insanlardı.
Tübitak Yayınları - I. Bölüm - İki Adamın ve Yeni Bir Bilim Dalının Hikâyesi
"DNA, proteinlerin üretimini ve onlar aracılığıyla bütün hücre metabolizmasını ve büyüme süreçlerini yöneten temel moleküldür. Dolayısıyla DNA’nın yapısını ve nasıl işlediğini bilmek gerçekten de yaşamın sırrını anlamak olarak tanımlanabilir. İşte Crick ve Watson'in keşfettiği buydu."
Tübitak Yayınları - I. Bölüm - İki Adamın ve Yeni Bir Bilim Dalının Hikâyesi
Reklam
Kitap kurdu olması Watson'ın hayatını kolaylaştırmıyordu. Yıllar sonra “Sevilen bir çocuk değildim.” diyecekti. “Herhalde genelde doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri söylediğim için. O günlerde terbiyenin korkunç olduğunu, önemli olanın gerçek olduğunu ve terbiyenin çoğunlukla gerçeği gizlediğini düşünürdüm.” O günlerde Chicago Üniversitesi nin başında, zeki öğrencileri liseden mezun olmalarına iki sene kala okula kabul edip dört yıllık üniversite derslerinin tamamını almalarına izin vermek gibi devrimci bir fikri olan Robert Hutchins adında bir eğitimci vardı. Jim Watson 1943’te, 15 yaşında, biraz da annesinin üniversitede çalışıyor olması sayesinde Chicago Üniversitesi’ne girdi. Evde kalmaya devam etti ve okuluna tramvayla gidip geldi.
Tübitak Yayınları - II. Bölüm - Dr. Watson ile Crick Tanışıyor
Watson biyokimya doktorasını Indiana’dan 1950’nin Mayıs ayında aldı, sonra çalışmalarını sürdürebileceği bir yer aramaya koyuldu. Avrupa’ya gitmesi kararlaştırıldı. 21 yaşında Kopenhag'da biyokimya üzerine çalışma yapmak için burs aldı. Fakat Watson büyük bilim insanı
Erwin Schrödinger
Erwin Schrödinger
'in yazdığı What Is Life (
Yaşam Nedir?
Yaşam Nedir?
) isimli kitabı okuyunca bakış açısı değişti. Schrödinger genin biyoloji biliminin ana meselesi olduğunu, genlerin ne olduğunu ve nasıl işlediğini keşfetmek için elden gelen çabanın gösterilmesi gerektiğini söylüyordu. Watson bu çalışmayı yürütmek için Ingiltere'nin üniversite kenti Cambridge'deki Cavendish Laboratuvarı’mn en mükemmel yer olduğuna karar verdi. Laboratuvarın biyolojik moleküllerin üç boyutlu yapısını belirlemek üzere X ışınıyla elde edilmiş görüntüleri kullanmak yönündeki kapasitesinin eşi benzeri yoktu. İşte Watson Francis Crick’le Cavendish Laboratuvarı’nda tanıştı.
Tübitak Yayınları - II. Bölüm - Dr. Watson ile Crick Tanışıyor
Genç Francis Crick tipik bir özel koleje gitti. Burada bilime yoğun bir ilgi gösterdi. Yıllar sonra yazdığına göre bu ilgi anne ve babasının ona aldığı bir çocuk ansiklopedisini okumasından kaynaklanıyordu. Ansiklopedinin onun ilgisini en çok çeken maddeleri bilim üzerine olanlar, özellikle de bilimsel keşifleri anlatanlar oldu. Bilim insanı olmaya ve bir şeyler keşfetmeye karar verdi. Sonraları “Fakat bir güçlük olacağını görüyordum.’’ diye yazdı. "Büyüdüğümde -bu da o kadar uzakta görünüyordu ki- her şey keşfedilmiş olacaktı.’’ Annesi ona keşfedilecek birçok şey kalacağı konusunda güvence verdi.
Tübitak Yayınları - II. Bölüm - Dr. Watson ile Crick Tanışıyor
"Watson ve Crick'in yaptığı çalışmayı temel alan araştırmacılar genlerin yönlendirilmesine ve aktarılmasına imkân veren tekniği geliştirdiler. Rekombinant DNA teknolojisi hem yeni bir endüstri, hem de tıpta yeni bir alan haline geldi. Tıpta kullanılan proteinler, örneğin insülin ve insan büyüme hormonu genetik mühendisliğiyle üretiliyor. Genetik mühendisliği uygun genleri karşılık gelen bakterilerin içine yerleştirme işlemidir; daha sonra bu bakteriler o tıbbi proteinden bol miktarda üretir. Aynı genetik teknolojisi tarımda böceklerin ve diğer avcıların saldırılarına dirençli bitki türleri geliştirmek, süt üretimini ve tarım mahsullerinin üretimini artırmak ve yeni renk ve desenlerde çiçekler elde etmek için kullanılıyor. Şimdiyse memelileri ve diğer hayvanları klonlamak, yani bir hücreden diğerine DNA aktararak hayvanların tam genetik kopyalarını oluşturmak bile mümkün. Genetik teknoloji ayrıca tıpta da hastalara, ciddi sorunlara sebep olan hatalı genlerin yerine geçecek normal genler verilerek genetik hastalıkların tedavisinde kullanılıyor."
Tübitak Yayınları - I. Bölüm - İki Adamın ve Yeni Bir Bilim Dalının Hikâyesi
Reklam
Rezonans ilkesi adı verilen ilkeye göre, biyolojik bir moleküldeki bağlar atomlar arasında gidip gelebilir. Bir tek bağ ile bir çift bağ yer değiştirir, sonra yine eski konumlarına dönerler. Bütün bunlar bir saniyenin çok küçük bir bölümü kadar bir sürede ve angstrom birimleriyle ölçülen inanılmaya­cak kadar kısa uzaklıklarda yaşanır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.