Sayfa Sayısına Göre Kaçak Atlar Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Kaçak Atlar sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Kaçak Atlar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Telgraf dışarıdan gelme bir şey olduğu için, Tomo Noguçi telgraf tellerinin altından yürümeye yanaşmadı. (Telgraf sistemi, Meiji Döneminin altıncı yılında kurulmuştu.) Noguçi, Lord Kiyomasa'ya adanmış olan türbeye günlük ziyaretini yapmak için yola koyulduğunda, yolu epeyce uzatmak pahasına da olsa, bir tek telgraf telinin bile altından geçmemeye özen gösterirdi.
Tellerden kaçınmanın olanaksız olduğu durumlardaysa, beyaz bir yelpazeyi başının üstüne tutardı.
Hironobu Saruwatari'nin Umeko adında çok sevdiği, iki yaşında bir kızı vardı. Bir gece Saruwatari hafifçe sarhoş bir halde eve döndüğnde, uyuyan kızın kollarının arasına bir şişe pirinç rakısı yerleştirdi ve bağırdı: "Bak, bir kavun! Bir kavun!" Umeko kavuna bayılırdı. Yarı uykulu, şişeyi okşamaya başladı. Karısı gülerek anımsattı: "'Bir çocuğa bile yalan söyleme, asla,' der durursun. Şimdi böyle bir şeyi nasıl yapabiliyorsun?" Saruwatari utançtan yerin dibine geçmişti. Dışarı çıktı, mevsimi olmamasına karşın bir kavun buluncaya kadar arandı, sonrada getirip Umeko'ya verdi.
...insan tarihten ders alacaksa salt bir dönemin belli bir bölümünde yoğunlaşmamalı, o dönemi oluşturan pek çok karmaşık, aykırı verileri de derinlemesine incelemeli. Her parçayı alıp doğru yerine yerleştirmeli. O parçaya özelliğini veren çeşitli ögeler hesaba katılmalı. Kısacası insan tarihe, tarihi geniş ve dengeli bir biçimde görebilecek bir perspektiften bakmalı.
İşte, tarihten ders almak, dedikleri şey bu, bence.
Herkesin kendi yaşadığı döneme bakış açısı sınırlıdır, zamanını bütünüyle görebilmesi güçtür. İşte bu nedenle, tarihin sunduğu kapsamlı görüntü hem bilgilendirir, hem de kişinin izleyebileceği bir model oluşturur. Anlık sınırlamalara bağımlı olarak yaşayan biri, zamanı aşan tarihin kendisine sunduğu o engin bakış açısından yararlanarak, içinde yaşadığı dünyayı kapsamlı olarak görebilir, kendi dar bakış açısını genişletebilir. Tarihin insanoğluna sunduğu en yararlı ayrıcalık budur.
Tarihten ders almak demek, belli bir dönemin belli bir yönüne saplanıp kalmak ve onu şimdiki zamanın belli bir yönünü yeniden biçimlemek için model olarak kullanmak demek değildir. Geçmişin parçalı bulmacasından belli bir parçayı alıp onu şimdiki zamana yerleştirmeye çalışmak, başarıyla sonuçlanabilecek bir girişim değildir. Bu, tarihle oynamak demektir...
Alışıldık tutkuların benim için “uygunsuz” olduğuna emindim. Tıpkı insanın kendi bedeninden başka bir beden seçememesi gibi, payına düşen sözlerden başkasını söyleyemeyeceğine inanırdım.