Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin İlgili Uluslararası Sözleşmeler ve 6284 Sayılı Kanun Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Rabia Gündoğmuş

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin İlgili Uluslararası Sözleşmeler ve 6284 Sayılı Kanun Çerçevesinde Değerlendirilmesi Gönderileri

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin İlgili Uluslararası Sözleşmeler ve 6284 Sayılı Kanun Çerçevesinde Değerlendirilmesi kitaplarını, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin İlgili Uluslararası Sözleşmeler ve 6284 Sayılı Kanun Çerçevesinde Değerlendirilmesi sözleri ve alıntılarını, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin İlgili Uluslararası Sözleşmeler ve 6284 Sayılı Kanun Çerçevesinde Değerlendirilmesi yazarlarını, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin İlgili Uluslararası Sözleşmeler ve 6284 Sayılı Kanun Çerçevesinde Değerlendirilmesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kadınların insan hakları açısından sürekli olarak geriye gitmeye çalışan bir zihniyetin panzehiri feminist bilinçten geçmektedir. Feminist bilinci yaygınlaştırıp haklarımıza sahip çıkarken kadına yönelik şiddetle mücadelede ittifakları sürekli olarak büyütmek gereklidir.
Türkiye son derece ataerkil bir toplumdur; toplumun cinsiyetçi yapısı hakkında sadece ulusal normatif düzlemdeki yasa değişikliklerine bakılarak dahi bir fikir edinilebilir. Hukuk ne kadar eşitlik ilkesi zemininde inşa edilmiş olursa olsun uygulayanların ve siyasi iradenin zihniyeti eşitlik ilkesinden uzaksa hukukun da etkisi sınırlı olacaktır.
Reklam
dib kapatılsa sorun çözülür
İslam dini açısından genel idarede görevli olan kurum Diyanet İşleri Başkanlığı'dır ve belirtildiği gibi Anayasa'nın 136. maddesi gereği laiklik ilkesi ile bağlıdır. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapmış olduğu politikalar İslam dini içerisinde sadece Sünni İslam'a mensup kişilerin sorunlarıyla ilgilenildiği bir devlet kurumu haline gelmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapmış olduğu politikalar varlık sebebi olan Anayasa ile çelişmekte ve tarafsızlık ilkesine gölge düşürmektedir. Ürettiği politikaların ve yapmış olduğu faaliyetlerin Anayasa ile çeliştiği bir kurumun ise kadına yönelik şiddet konusunda ya da herhangi bir insan hakları meselesinde objektif bir tutum sergileyeceğini beklemek ise akıl dışı görünmektedir.
akİT haklı (!)
Yeni Akit isimli gazetenin başlıklarından bazıları şunlardır: ''İstanbul Sözleşmesi zehirli meyvedir'', ''Feministler teröristlerden daha tehlikeli'', ''Cinnete götüren yasa: 6284''.
kanunlarda sorun olmamasına rağmen cezaları ağırlaştırın diyenlere
Türkiye'de yasal çerçeve yönünden birkaç eksiklik dışında sorun olmamasına rağmen kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin dehşet verici boyutlarda olmasının sebebi ise, tamamen uygulamadaki ataerkil dirence ilişkindir.
Reklam
komedi filmi
Kocasından sürekli olarak fiziksel şiddet gören bir kadın karakola gittiğinde ise; kolluk personeli, ''ben de karımı dövüyorum abla ne olacak, bir şey olmaz'' yanıtını vermiştir.
Türkiyenin hakimi de bu kadar olur zaten. sinirlendim!
Evden uzaklaştırma talebinde bulunan bir kadına, hakimin verdiği yanıt, ''kadınların kocalarını evden gönderip sevgililerini evlerine almadıklarını nereden bileceğiz'' olmuştur.
Kadın ve erkek üzerinden inşa edilmiş düalist düşüncenin tarihsel kökenleri Antik Yunan'a kadar gitmektedir. Tarih boyunca kadınlar belli kalıplarla tanımlanmış ve bu kalıplar erkeğe göre daha aşağı bir konum üzerinden tarif edilmiştir. Antik Yunan'da izlerinin ilk olarak Platon'da görüldüğü cinselleşmiş düalist düşünce yapısı tek tanrılı dinlerde özellikle İslamiyet'te de oldukça belirgindir. İslam anlayışında kadın sürekli olarak ''kendiliğinden'' himaye edilmesi gereken bir varlık olarak ifade edilmektedir
kadının adı hâlâ yok
Eski ceza kanununda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, ''genel ahlak ve aile düzeni'' başlığı altında tasnif edilmiştir; kanunun genelinde mağdur ''evli kadın'' olarak tanımlanmıştır. Ataerkil toplumun ve kadınların ''ailenin namusunun ve şerefinin taşıyıcısı'' olduğu anlayışının en açık bir şekilde görüldüğü hüküm ise; cinsel saldırıya maruz kalan bir kadının saldırının faili ile evlenmesi halinde fail hakkında cezanın ertelenmesine karar verileceğini düzenleyen mülga 434. maddedir.
Reklam
İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin tarihsel bir olgu olduğunu vurgular ve şiddetin kaynağının erkeğin kadın üzerindeki tahakkümü olduğu kabulünü içinde barındırır.
özel alan tahakküm ilişkisinin en yoğun yaşandığı yerdir. Tahakküm ilişkileri ise eşitsizlikten beslenir; eşitsizliğin olduğu bir ilişkide dezavantajlı konumda olan imam nikahlı olarak birliktelik sürdüren bir kadın olabileceği gibi LGBTİ+ de olabilir. Şiddet kendi içinde oldukça çetrefil bir kavram olmakla birlikte ataerkil ve heteronormatif bir toplumsal düzenin sonucudur. Ev içi şiddet kavramı ise çoğunlukla kadınların özel alanda maruz kaldığı şiddetin üst başlığı olarak okunmalıdır.
insan hakları hukukunun liberal hak anlayışı üzerine inşa edildiği, liberal hak anlayışının ise kamusal alanı hukuki düzenlemelerin muhatabı, özel alanı ise hukukun dokunmadığı, bireyin özgürce hareket ettiği bir alan olarak tasavvur ettiği belirtilmiş, radikal feminist teori içerisindeki tartışmaların ise özel alandaki bireyin özgürlüğünün aslında gücü elinde bulunduranın özgürlüğü olduğu tespitini yaptığı ifade edilmişti.
Kadın Cinayetleri Politiktir.
yasaları belirleyen de siyasettir ve yasaların dönüşmesi için öncelikle siyasetin dönüşmesi gerektiği açıktır. Yasalar da içinde bulunduğu toplumun yetiştirdiği insanlar tarafından yaratılır. Bir diğer ifadeyle, toplum, siyaset ve hukuk asla birbirinden azade kavramlar değildir. Kadınların insan hakları açısından da, İstanbul Sözleşmesi gibi salt hukuki düzenlemeler barındırmayan, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı iyi bir sözleşmeyi yaratan da feminist teorinin izleğinde yapılan politikaların bizatihi kendisidir.
271 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
"kişisel olan politiktir."
En sonda diyeceğimi en başta söylemek istiyorum. İstanbul sözleşmesine karşı olanlar mutkaka bu kitabı okusun. Aslında sadece İstanbul sözleşmesini okumak dahi yeterli olurdu bu düşmanlığın bitmesine ama kendileri araştırmak yerine bazı şahısların sözlerine kanarak düşman oldular kadınların can simidi olan bu sözleşmeye. Ya anlamıyorlar ya da
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.