"Düşünmek, gözlemlemek, saptamak, anımsamak, konuşmak, başkalarının yaşamlarına katılmak konusundaki yeteneksizliğim her gün daha büyüyor; taşlaşıyorum..."
"... Tamı tamına belli bir kitle için yazan yazar, hakikatte, yazıyor değildir: yazan bu kitledir ve bu nedenle de bu kitle artık okur olamaz; okuma sadece görünüştedir, gerçeklikte yok hükmündedir. Okunmak için yaratılmış yapıtların önem taşımaması buradan gelir, başkalarının sözünü uyandırmak ve onları kendilerine açık etmek: bunun nedeni başkalarının kendi seslerini duymak istememeleridir; ama başka birinin sesi, hakikat gibi rahatsız edici, gerçek, derin bir sestir."
Çünkü yazmak gececil şeydir; kendini karanlık güçlere bırakmak demektir, aşağıdaki bölgelere inmek, kendini saf olmayan kucaklaşmalara teslim etmektir.
Sözcük bana varlığı verir ama onu varlıktan yoksunlaşmış olarak verir. Bu varlığın yokluğudur o, onun hiçliğidir, varlığını yitirdiğinde ondan geriye kalan şeydir, yani olmadığı tek olgudur.