“Yemin ederim, sanki iyiliklerinin para olduğuna ve yeterince şey yapar ya da bana yeterince hatırlatırsan beni satın alabileceğine inanıyormuş gibisin.”
lucia kendi kendine güldü. “bu iyidi, kurtadam.”
macrieve irkilmiş görünürken suskunlaştı. “ilk defa güldüğünü duydum.”
“ve?”
“ve artık duymadan rahat edemem.” lucia’nın üstüne atlamış, gülmekten tiz bir ses çıkarana kadar onu gıdıklamıştı.
lucia’nın içinden ona her şeyi söylemek geliyordu. özellikle de macrieve onu göğsüne, kollarının arasına sıcakça bastırıp, “beni içeri al, lousha. sırlarını bana aç.” diye mırıldandığında.
“lousha, biz birlikte farklıyız… bana geri dön…”
“hayır! anlamıyorsun!”
macrieve onu sıkıca tutup göğsüne yasladı. “seni aylarca bekledim… seni saplantı haline getirdim… ama şimdi…”
“ş-şimdi ne?”
macrieve, lucia’nın kulağına, “ama şimdi göğsümden yüreğimi aldın!” diye gürledi.
"Seni aylarca istedim... seni saplantı haline getirdim... ama şimdi..."
"Ş-şimdi ne?"
Canavarı, Lucia'nın kulağına, "Şimdi göğsümden... yüreğimi aldın," diye gürledi.