Eleştirmenler tarafından Ahmet Hamdi Tanpınar’a benzetilen John Williams, gerçekten övgüyü hak eden bir yazar. Duyguyu okuyucuya geçirmeyi başarmış. Kitabı çok beğendim. Diğer eserleri de okumayı düşünüyorum..
Kahramanımız Will Andrews, eski Harvard hukuk öğrencisi. Mit ve efsanelere olan merakı onu Kasap Geçidi denilen kasabaya getirir. Vahşi Batı’yı öğrenme isteğiyle oraların meşhur iş ve para kaynağı olan Bufalo Avı’na katılır. Dört kişilik bir ekiple çok uzun bir macera, hem maddi hem manevi sorunlara yol açacaktır..
Kasap GeçidiJohn Williams · Yapı Kredi Yayınları · 202358 okunma
“Gençler” dedi McDonald küçümseyen bir tavırla. “Keşfedilecek bir şey olduğunu sanırsınız hep.”
“Öyle efendim” dedi Andrews.
“Ama hiçbir şey yok” dedi McDonald. “Doğarsın, yalan emersin, yalandan kesilirsin ve okulda daha süslü yalanlar öğrenirsin. Hayatın boyunca yalanlarla beslenirsin ve belki ölmeye hazır olduğunda anlarsın -hiçbir şey olmadığını, kendinden ve yapmış olabileceklerinden başka hiçbir şey olmadığını anlarsın. Ama yapmamışsındır, çünkü yalanlar başka bir şey olduğunu söylemiştir sana. İşte o zaman dünyalara sahip olabileceğini anlarsın, çünkü sırrı bilen tek kişi sensindir; ancak artık vakit çok geçtir. Çok yaşlısındır.”
"""...Hissizlik günden güne her yanını sardı, öyle ki hissizliğin ta kendisine dönüşmüş gibi oldu. Toprak gibi, kimliksiz ve şekilsiz hissetmeye başladı...""" Hissizlik... Kimliksizlik... Şekilsizlik... Belli bir süreden sonra duygu kaybı...
1870'lerde "doğayla özgün bir ilişki" arayışında olan Will
...Uçurumun kenarında hassas bir denge kurmaya çalışır gibi, pencereye sırtını dönüp uyuyan Francine'e bir kez daha baktı. Sanki gizli bir manyetizmayla onu bu odaya, bu tene çeken tutkuyu neredeyse hiç anımsayamıyordu; onu, bir kıtayı yarılayıp gerçek benliğini -bir rüyadaymışçasına- bulabileceğini hayal ettiği bu yabana gelmeye sevk eden o diğer tutkusunun kuvvetini de anımsayamıyordu ya. Şimdi, neredeyse hiç pişmanlık duymaksızın, bu tutkuların kaynağı olan kibrin varlığını itiraf edebilirdi...
SON
...Onu kuşatan dört duvarın ötesinde, bir hiçlikten başka bir şey olduğunu hayal edemiyordu; üstüne üstüne gelen bir ışıkla gürültüden oluşan bir hiçlik...
..."Doğarsın, yalan emersin, yalandan kesilirsin ve okulda daha süslü yalanlar öğrenirsin. Hayatın boyunca yalanlarla beslenirsin ve belki ölmeye hazır olduğunda anlarsın-hiçbir şey olmadığını, kendinden ve yapmış olabileceklerinden başka hiçbir şey olmadığını anlarsın. Ama yapmamışsındır, çünkü yalanlar başka bir şey olduğunu söylemiştir sana. İşte o zaman dünyalara sahip olabileceğini anlarsın, çünkü sırrı bilen tek kişi sensindir, ancak artık vakit çok geçtir. Çok yaşlısındır."...
...Hissizlik günden güne her yanını sardı, öyle ki hissizliğin ta kendisine dönüşmüş gibi oldu. Toprak gibi, kimliksiz ve şekilsiz hissetmeye başladı...