Kemalizm Sol Değil kitaplarını, Kemalizm Sol Değil sözleri ve alıntılarını, Kemalizm Sol Değil yazarlarını, Kemalizm Sol Değil yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kemalizmi savunmayı AKP, partonlar, generaller ve Ergenekonculara bırakalım; bizim işimiz bu topraklardaki aşağıdan, birleşik mücadele geleneğine sahip çıkmaktır.
1925'e gelindiğinde Anadolu'nun hıristiyan nüfusu yüzde 84 azalmıştı.
Sürülen veya öldürülen Ermeni ve Rumlar'ın mülklerine el koyan bir grup insan birdenbire zenginleşmişti. Ancak halkın çoğu aç ve sefildi.
Ermeniler'e karşı saldırılar, eski rejime sadık olanlara mükafat olarak dağıtılan zenginliğin kaynağını da oluşturuyordu. Ermeniler'in toprakları eski düzenin "vurucu gücü" olarak kullanılan Kürt toprak ağalarına dağıtıldı. 1912 seçim kampanyası sırasında İttihat ve Terakki, el konulan Ermeni topraklarının iade edilmesi ve Kürt işgalcilere tazminat verilmesi için 100 bin liralık bir kaynak oluşturdu. İttihat ve Terraki'nin Ermeniler'den oy alabilmek için yaptığı bu plan aynı zamanda Ermeniler'e daha önce yapılanların dramatik bir kanıtını oluşturuyor.
1908 Kanunu "sendikasız grevler" öngörüyordu. Buradaki amaç ve yaratılmak istenen etki, günümüz Türkiyesi'ndeki "grevsiz sendika" ile aynıdır. Bu yasalar, demokrasi maskesi altında işçilerin etkin bir şekilde örgütlenmesini sınırlandırmaktadır.
"Osmanlı, yüzü ve saçı açık, geleneksel elbiseleriyle idealize edilmiş bir şekilde bir kadın tarafından temsil ediliyor. Zincirlerinin bir kısmını kırmış durumda. Ayağının çevresindeki küçük önemsiz erkeklerin her biri büyük emperyalist güçleri temsil ediyor. Kadının boynundaki gülle ve zincir kapitülasyonları, ayağındaki gülleler ve zincir ise cehaleti temsil ediyor."
1919-1923 mücadelesi, bağımsız bir ülkenin ve bağımsız bir yönetici sınıfın başarılı bir şekilde savunulmasıydı. Türkiye halkının ödediği bedel ise çok ağırdı. Ermeniler'e ve Rumlar'a etnik temizlik uygulanırken Türkler arasında bir katman onların mülkleriyle zenginleşti.
Aslında İttihat ve Terakki ile kemalistler arasında çarpıcı bir devamlılık söz konusudur. İttihat ve Terakki düzeni çirkin ve vahşi bir diktatörlüktü, ama 1923 sonrası kemalist diktatörlükten daha fazla değil. Kemalistlerin "Ermeni soykırımı" suçlamaları karşısındaki olağanüstü hassasiyetlerinin bir açıklaması da budur. Ermeniler'e ne yapıldıysa İttihat ve Terakki Hükümeti'nin emri ile yapıldı. Kemalist tarih anlayışı ise ittihatçılık ve kemalizmi birbirinden ayırmak için çok çaba sarf ediyor. Ancak kemalist yöneticiler fiili olarak İttihat ve Terakki'nin hem kadrosal hem de politik olarak devamcısıydı.
Etnik ve dini olarak üniter bir devlet yaratılması vahşi bir şekilde gerçekleştirildi. Anadolu' daki gayrimüslim nüfusun ciddi bir kısmı şu ya da bu şekilde ortadan kaldırıldı (Ermeniler'in hemen hepsi ve çok sayıda Rum). Türkiye'de demokrasi için aşağıdan mücadele etme geleneğine sahip olanların sayısı çok azaldı. 1912 Balkan Savaşı'nda Osmanlı'nın yaşadığı toprak kaybı Arnavutlar'ı ve Selanik işçilerini bu sahneden çekmişti. Rumlar'ın göçü ve sınır dışı edilmesi Birinci Dünya Savaşı'ndan bile önce başlamıştı. Bir milyonu aşkın Ermeni'nin yok oluşu Anadolu'daki burjuva devriminin belkemiğini ortadan kaldırdı. Bu süreç geriye kalan son önemli gayrimüslim grubun da (Rum'lar) Anadolu ve İzmir'den çıkartılması anlamına gelen 1923'teki nüfus mübadelesi ile tamamlanacaktı.