Bütün ülkelerin burjuva sınıflarının şovenizmine ve yurtseverliğine karşı, yaşasın işçilerin enternasyonal kardeşliği!
Yaşasın oportünizmden uzak proleter Enternasyonal!
Sayfa 79 - Savaş ve Rusya Sosyal-DemokrasisiKitabı okudu
Annem artık babamı sevmiyor diye çok üzülüyordum. Ama sevmiyorsa neden ağlıyor? Kadınlara, “Canı cehenneme,” diyor, ama sizin kızlarla konuşurken duydum:
“İçim yanıyor,” diyordu.
“Çerçevesiz gökyüzünü ve tel gölgesiz güneşi sizinle paylaşmak için hemen yazıyorum.”
Bu cümlenin altını kırmızı kalemle çizmişler.
“Güneş” ve “paylaşmak” sözcüklerinin yanına da soru işareti koymuşlar. İdaredeki bıyıklı amcalar bu sözleri anlamamışlar mı? Ben bile anladım.
Babam görüşe gelmeyince annem çok üzüldü.
Eskiden hiç aksatmazdı. Şimdi ara sıra gelmiyor. Keşke bugün gelseydi. Annem de çok bekledi. Bu gece yine ağlar annem. Gizli gizli ağlıyor. Herkes uyuduktan sonra. Ben uyuyormuş gibi yapıyorum. Ama saçlarım ıslanıyor. O zaman anlıyorum annemin ağladığını. Sesimi çıkarmıyorum. Benim anladığımı sezerse daha çok üzülür belki.
Seni yine düşümde gördüm.
Bak anlatayım istersen:
Kocaman bir kazanda aşure pişiriyorsun. Hani buradayken pişirirdin ya, işte öyle. Şenle birlikte dibini sıyırmak ne kadar eğlenceli olurdu! Dışarıda pişirirsen kiminle sıyıracaksın dibini? Başka bir çocukla sıyırma. Belki onun nezlesi vardır. Sana da geçer.
Burnun büyüdü mü İnci? Hani Pinokyo’nunki gibi... Sen anlatmıştın, Pinokyo diye bir kukla varmış. Yalan söyleyince burnu uzuyormuş. Yalan söylersen senin de burnun büyür demiştin bana. Sen de yalan söyledin!
“Seni bırakıp gitmem. Gidersem seni de götürmeye çalışırım.”
Hatırlıyor musun, böyle söz vermiştin. Ama “Hoşça kal,” bile demeden gitmişsin. Ben uyurken.
dağlarımdan ölümsü öyküler getirdim sana.
çünkü
yalnız ölüme çarpıyor yüreğim
yaşam sığmıyor ona
yalnız ölümler, ölümler, ölümler toplayışım bundan.
-hem bir tek buna yetiyor anıtlaşan kalbimin gücü-
gittiğim her kentten ölümler
adımladığım her sokaktan,
-bir sürgün yabancılığıyla adımladığım...-
sonra dağlarımdan,
dağlarımdan ölümler toplayışım
Tarihte pek çok halkın, kavmin, aşiretin ve milletin gelip yerleştiği Dersim bölgesi, uzun yüzyıllar içerisinde heterojen bir topluluk oluşturmuştur. Geçen yüzyılda Ermeniler, Alevi Zazalar, Alevi Kürtler, Alevi Türkmenlerin bir arada yaşadığı ve Ermenice, Zazaca, Kürtçe ve Türkçe'den oluşan en az 4 dilin konuşulduğu bu bölgenin halkı kendisine ''Kırmanc'', yaşadığı coğrafyaya da ''Kırmanciye'' adını vermektedir. Kırmanc adı ile Dersimliler, Zazaca, Kürtçe, Türkçe veya diğer dilleri konuşan bölgedeki Alevi-Kızılbaş toplulukların tümünü işaret etmektedir. Kırmanc, milli bir tanımdan çok inançsal bir Alevi-Kızılbaş üst-kimliği anlamına gelmektedir. Kırmanc adlandırmasının içeriği tartışmalı olsa da Dersim halkının kendisine verdiği bu ismin kullanılması, bilimsel ve etik yönden doğru olacaktır. Zira bir toplum kendisine ne diyorsa odur.
Sayfa 27 - 71 Yıl Sonra Ortaya Çıkan Sürgün BelgeleriKitabı okuyor
"Islahatla, tedip ve tenkille, zorunlu iskânla, sürgünle geçen yüzyılın ardından Dersim, pasifleştirilmek bir yana, Kürt meselesinin, Kürt rezistansının merkezine doğru ilerlemiştir."