Sarah, günlükteki yazan bir yere gidiyor ve orada tehlike atlatıyor. Chris zamanında yetişmeseydi belki sonu olurdu. Artık günlüklerin tehlikeli olduğunu biliyor ama yinede merak etmeden duramıyor. Chrisle de ilişkisi tam yolunda derken olaylar patlak veriyor ama neyse ki olayı çabucak toparliyorlar.
"Acaba kaçımız, diğerlerinin bizi tanımlamasına izin veriyor ve böylece onların bizden istediği ama olmamız gereken ya da olamayacağımız kişilere dönüşüyorduk."
Bir yanda günlüğün karanlık sisleri ardında duran patronu Mark Campton, diğer yanda tutkulu ve yaralı ressamı Chris Merit. İki adam ve iki hayat arasında sıkışıp kalan Sarah McMillan, günlüğün gizemli sahibesi Rebecca'nın izini sürmeye devam ediyor. Fakat her adımda Rebecca'ya biraz daha yaklaşan Sarah, bu kez kendi sırlarının ağırlığı arasında kaybettiklerini de yeniden bulmak zorunda. Peki, yalnızca günahla doluymuş gibi görünen yeni dünyasında bu ne kadar mümkün?
Ben bu seriyi gerçekten baya sevdim. Merak ederek okuyorum ve neden daha önce okumadığımı kara kara düşünüyorum. İlk kitap gibi heyecan hız kesmedi genelde seri kitaplar ilk kitaptan sonra bi durgunlaşıyor fakat öyle bir şey yaşamadım. Tavsiyem olan serilerden biri kendisi...
️
Sarah, Rebecca'nın gizemli günlüklerinin artık tehlikeli olduğundan emindir. Rebecca'nın başına ne geldiğini araştırırken zaman zaman kadının hayatını yaşadığını düşünür. Yeni kariyeri, patronunun ona olan ilgisi ve Chris Merit hakkında öğrendiği gerçekler üst üste gelirken Chris'e hem aşık olup hem güvenmek zorlaşır. Bir diğer yandan kendi sırları açığa çıkar. Chris ile olan ilişkisi zor bir dönemden geçer. Ve Sarah kendi hayatının tehlike altında olduğunu hissetmesiyle birlikte Rebecca'nın sırrını çözmeye daha fazla yaklaşır. İyi ve kötü insanlar birbirine karışmış bildiği her şey darmadağın olmak üzeredir.
️
"Bir parçam cehennemin ortasında yaşıyor. Sen oraya ait değilsin. Seni kendimle birlikte oraya götüremem." Alnını benimkine dayadı. "Ancak yine de uzakta kalamam. Gitmene izin veremem."
"Verme," diye soludum.
... O da bana bakıyordu. Tıpkı bir yaz esintisi gibiydi. İçime esip beni tamamlıyordu. Hayatımda ilk defa, yalnız veya ele geçirilmiş değil de, bir ilişkide gibi hissediyordum. O karanlık bir tutku, günahkar bir ateşti ve ben ona doyamıyordum..
Acaba kaçımız, diğerlerinin bizi tanımlamasına izin veriyor ve böylece onların bizden istediği ama olmamız gereken ya da olamayacağımız kişilere dönüşüyorduk
..?