Aşkın ne olduğunu biliyorsanız ve buna rağmen mutluysanız dünyanın en şanslı insanı olmalısınız. Ama o duyguyu hiç tatmadıysanız ve şu an mutluysanız umarım onunla hiç karşılaşmazsınız.
‘’İnsanların zamanı; sırf işlerini kolaylaştırmak ve hangi gün daha çok çalışıp hangi gün daha çok yatacaklarına karar vermek için aylara ve günlere böldüklerini anladığımdan beri o saçma günlere bağlı olmadan yaşıyorum.’’
“… Meşe ağaçları yapraklarını döktü. Çam ağaçlarının kar kış umurunda değil. Annemin her gece ben uyumadan önce anlattığı kanadı kırık kuş ve çam ağacı masalımı hatırladım bugün, ormana bakıca. Küçük, yaralı bir kuşa kocaman gövdesinde yer vermeyen meşe ağacının cezası kışı çıplak geçirmekmiş. O masalı dinlerken, oh olsun meşe ağacına diye sevinirdim, her seferinde. Çam ağacı ise kuşa ev sahipliği yapmanın ödülünü fazlasıyla almış. Bir daha asla yaprakları dökülmemiş. Bütün meşe ağaçları senmişsin gibi geldi bir an. Bütün yaralı kuşlar da ben. Ama çam ağaçlarının yerine koyacak kimseyi bulamadım…”
İnsanlar; en karmaşık denklemleri çözer, insan klonlama deneyleri yapar, uzayda koloni kurmanın yollarını arar ama iş
duygulara hükmetmeye gelince, anne memesinden ayrılmamak için çırpınan bir bebeğe dönüşürlerdi.
‘’Bilirdim, bu böyle gitmezdi; çünkü güneşin balçıkla sıvanamayacağını, en fazla yatsıya kadar yanan yalancı mumlarının güvenilmezliğini anlatan masallarla büyümüştüm…’’