Kim Jiyeong, Doğum: 1982
Cho Nam-JooKim Jiyeong, Doğum: 1982 Gönderileri
Kim Jiyeong, Doğum: 1982 kitaplarını, Kim Jiyeong, Doğum: 1982 sözleri ve alıntılarını, Kim Jiyeong, Doğum: 1982 yazarlarını, Kim Jiyeong, Doğum: 1982 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“ Kocamın kazandığı parayla ne yaptığım sadece bizi ilgilendirir. Hem ben senin paranı çalmadım ya. Acıdan inleye inleye çocuk doğurdum. Ve onu kendim büyütebileyim diye hayatımdan, kariyerimden, hayallerimden, kendimden, her şeyden vazgeçtim. Ve sonuçta ana kene oldum. Söylesene, ben daha ne yapayım?"
Sayfa 137Kitabı okudu
“ Televizonda ya da sinemada, tüm filmlerde bebekler hep dünyalar güzeli, hep sevimliydi ve anneler de daima güzel ve asil ruhlu resmedilirdi. Elbette Jiyeong da çocuğunu elinden geldiğince iyi yetiştirecekti. Fakat kimseden seninle gurur duyuyorum, muhteşemsin gibi sözler duymak istemiyordu. Böyle sözler ona çok yorulduğu için kendini suçluymuş gibi hissettirmek dışında bir şeye yaramıyordu.”
Sayfa 125Kitabı okudu
“ Çalışma hayatı kendini bir an koyuverse kan revan içinde yere yığılacağı bir savaş meydanından farksızdı ve arenada insanın bir başkasını düşünecek vakti olmuyordu.”
Sayfa 100Kitabı okudu
“ Sırf gerçekleşmesi bile şüpheli bir geleceğe hazırlanacağım diye şimdi yapmak istediğim şeylerden neden vazgeçmek zorunda olayım?”
Sayfa 57Kitabı okudu
“ Oğlanlar genelde hoşlandıkları kızlara kötü davranır, onları boyuna rahatsız ederler.”
Sayfa 32Kitabı okuyor
“ Soru mu bu şimdi? Kız olmuş, oğlan olmuş, fark eder mi? Evlat evlattır, kız da olsa oğlan da olsa, aynı sevgiyle büyüteceğiz.” demesini beklediyse de, kocası yanıt vermedi.
Sayfa 21Kitabı okuyor
Aileden hatırı sayılır bir miras kalmayanlarla az sayıdaki yüksek gelirli meslek grupları dışında kalan herkes için yaşam çok zordu.
Anne babası ne olursa olsun ayakta kalıp çocuklarının geleceği için kendilerini paralamaktan çocuklarının bugünüyle ilgilenemiyordu.
Kaç yıl üzgün, huzursuz, tedirgin ve içlerini kemiren bir suçluluk duygusuyla yaşamaları gerekecekti?
Yasalar ve kurallar mı değer yargılarını değiştiriyordu, yoksa değer yargıları mı yasa ve kuralları belirliyordu?