Akıcı anlatımı, anlaşılır dili ve her sayfada içine çeken olay örgüsü dolayısıyla kitabı bir türlü elimden bırakamadım. Sürpriz finali beni çok etkiledi, çok sürükleyiciydi. Yazarın betimleyici anlatımı sayesinde o yıllarda, o yerlerde, o olaylarda buluyor insan kendini. Küçük bir Osmanlı sancağının esamesi okunmayan sıradan bir şehrinde görünüşte basit bir olayın ardına o iki yolcuyla beraber düşelim dedik konu nerelere geldi :) Çok beğendim, tekrar okuyacağım kitaplar arasında. Yazarın kalemine sağlık.
“Halbuki, insanın duyduğundan ibret aldığı koskoca bir yalandır; yaşadığından alırsa ne âlâ. Ayrıca siz anlatacaklarıma hikaye dediğime bakmayın, hepsi hakikat.”
Kitabü'l PinhanMehmet Ali Arslanbaba · Divan Kitap · 20233 okunma
Bir kitap aynı anda hem tarihi, hem polisiye, hem mistik hem de gayet gerçekçi olabilir mi? Sizi hem ürkütürken hem de güldürebilir mi? Bu kitabı okuduktan sonra bu sorulara "evet tabiki olabilir" demek, işten bile değil. Yazarın ilk kitabı olduğunu öğrendikten sonra "gerçekten bazı insanlar yazar olmak için doğuyor" diye,
-"Peki dervişim sen inanıyor musun cin diye bir şeyin varlığına?"
-"Bilmem," dedi Revan derviş kayıtsızca. "Bence bu âlem insan denen iki ayaklı hayvanlar için fazla büyük."
İnsanın kimliği dilinin altındadır derler. Konuşmayan insan kimliksiz insandı. Bilinmezdi. Susan adam demek, dibi görünmeyen su demekti. Bilinmezdi yani ve her bilinmez gibi tehlikeliydi.