Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân

Ahmed Bin Hanbel

Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân İletileri

Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân iletilerini, Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân okur görüşlerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fitneler
Müslim b. Ebî Bekre, babasından aktarıyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki fitneler zuhur edecektir. O zaman uzanan oturandan, oturan ayakta durandan, ayakta olan yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlıdır" buyurdu. Bir adam: "(Şayet o günlere yetişirsem) ne yapmamı emredersin?" dediğinde: "Devesi olan
KADERE İMAN ETMEK
- أَنَّ . عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرِو يَقُولُ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : “ قَدَّرَ اللَّهُ الْمَقَادِيرَ قَبْلَ أَنْ يَخْلُقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِخَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ". Abdullah b. Amr (r.a.)'ın rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah gökleri ve yeri
Reklam
Güçlü ışıklar ile kuşatılmış bir alandan uzaklaşsanız da ışığın gücü uzaklığa rağmen varlığını fark ettirir. Öyle bir şeydir ki ışık, ne kadar uzakta olursanız olun, karanlık güçlü olduğu kadar o da güçlüdür ve ısrarla varlığını ispat etme- ye devam eder. Fakat sizin ışığı görüyor olmanız o ışıktan nasipleniyorsunuz anlamına gelmez. Zira uzaktaki ışık varlık anlamında sizin gündeminize giriyor olsa da bulunduğunuz yeri aydınlatmaz. Yakın olduğunuz kadar aydın ve uzak olduğunuz kadar da karanlıktasınızdır. Bu örnek üzerinden şunu ifade edebiliriz ki asri saadet dediğimiz altın çağ aydınlıklar çağıydı. Ona yakın olduğumuz kadar aydın ve uzak olduğumuz kadar da karanlıktayız demektir. Bunu ifade manasında ne güzel demiştir İmam Malik: "Bu ümmetin evveli ne ile ıslah olduysa sonra gelenleri de ancak aynı şey ile ıslah olacaktır." Yani aydınlığın merkezinden uzak suni aydınlatmalar ile insan kapsamlı bir aydınlanma yaşayamaz, bir yerler hep eksik kalır Bizlerin belki de şirazesinin kaydığı yer tam da İmam Malik'in sözünde işaret ettiği yerdir. Zira biz asıldan uzaklaştıkça asl'a benzer şeyleri asıl zannetmeye başladık. Üzücü olan ise altın ile bakırı birbirinden ayırt etme kabiliyetine ve sarraflığına haiz olmayanları imamlar edindik. İnsanın zühdü, takvası hem kalbine hem de fikhina tesir eder. Şu ayette ifade edildiği gibi; "Ey iman edenler! Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir. (Enfal 29)
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Ebû Hureyre (r.a.)'dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah, Cibril'i çağırdı. Onu cennete gönderip: "Git cennete ve içine girecek olanlara neler hazırladıklarıma bak!" buyurdu. Cibril gidip baktıktan sonra geri geldi ve: "İzzetine yemin olsun ki cennetin (içindeki şeyleri) duyan herkes (girmek için elinden geleni yapacak ve) içine girecektir" dedi. Sonra Allah cenneti sıkıntı ve zorluklarla çevreledi ve: "Şimdi gidip bak!" buyurdu. Cibril gidip baktı, sonra da gelip: "İzzetine yemin olsun ki oraya kimsenin giremeyeceğinden endişe ettim" dedi. Sonra Cibril'i cehenneme gönderdi ve: "Git cehenneme ve oraya girecek olanlara neler hazırladıklarıma bak!" buyurdu. Cibrîl gidip baktı, sonra gelip: "İzzetine yemin olsun ki cehennemin (içindeki şeyleri) duyanlar (girmemek için elinden geleni yapacak ve) içine girmeyeceklir" dedi. Sonra Allah, cehennemi şehvetlerle çevreledi ve: "Git de şimdi bak!" buyurdu. Cibrîl gidip baktı, sonra dönüp: "İzzetine yemin olsun ki cehenneme girmeyen kalmayacak diye endişe ettim. "
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Günümüzdeki aklı naklin önüne gecirenlere ne cok benzemektedir bu hadis
حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ حُصَيْنٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ : “ الْحَيَاءُ خَيْرٌ كُلُّهُ ". فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْحَيّ : إِنَّهُ يُقَالُ فِي الْحِكْمَةِ : إِنَّ مِنْهُ وَقَارًا لِلَّهِ وَإِنَّ مِنْهُ ضَعْفًا، فَقَالَ لَهُ عِمْرَانُ : أَحَدِثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، الصُّحُف؟. وَتُحَدِّثُنِي عَنِ ا İmrân b. Husayn (r.a.)'ın bize bildirdiğine göre Nebî (s.a.v): "Hayâ, bütünüyle hayırdır" buyurdu deyince, kabileden bir adam: "Hikmette de hayânın bir kısmının Allah için vakâr, bir kısmının da zayıflık olduğu yazılmıştır" dedi. Bunun üzerine İmrân ona: "Ben sana Rasûlullah (s.a.v.)'in buyur- duğunu naklediyorum, sen ise yazılı olan şeylerden (eski kutsal metinlerden) bahsediyorsun!" karşılığını verdi
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
İrbâd b. Sâriye (r.a.) dedi ki: Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazını kıldırdıktan sonra bize doğru döndü ve çok duygusal bir konuşma yaptı. Konuşmasıyla gözlerimiz yaşarıp kalplerimiz ürperdi. "Ey Allah'ın Rasûlü! Bu, vedalaşan birinin konuşmasına benziyor. (Senden sonra) bize ne yapmamızı tavsiye edersin?" dediğimizde, Nebî (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sizlere Allah'a karşı takva sahibi olmanızı, başınızda Habeşli bir köle olsa dahi emirlerini dinleyip itaat etmenizi öğütlüyorum. İçinizden ömrü yetecek olanlar benden sonra pek çok ihtilaflara şahit olacaklardır. Böylesi bir zamanda benim ve doğru yolda olan raşid halifelerin sünnetlerinden bildiklerinize uyun. Bu sünnetlere sıkıca tutunun. Dinde olmayıp da sonradan dine sokulan şeylerden sakının. Zira bu tür şeylerden her biri bidattır ve her bidat dalâlet demektir. "
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Reklam
أَنَّ أَبَا أُمَامَةَ يَقُولُ : سَأَلَ رَجُلٌ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ : مَا الْإِثْمُ ؟ ؟ فَقَالَ : “ إِذَا حَكَ فِي نَفْسِكَ شَيْءٌ فَدَعْهُ . قَالَ : فَمَا الْإِيمَانُ ؟ قَالَ : “ إِذَا سَاءَتْكَ سَيِّئَتُكَ وَسَرَّتْكَ حَسَنَتُكَ فَأَنْتَ مُؤْمِنٌ". Ebû Umâme el-Bâhilî (r.a.) bildiriyor: Adam'ın biri Rasûlullah (s.a.v.)'e: "Günah nedir?" diye sorunca, Rasûlullah (s.a.v.): "Bir şey seni içten rahatsız ediyorsa ondan uzak dur" buyurdu. Adam: "İmân nedir?" diye sorunca, Rasûlullah (s.a.v.): "Yaptığın iyiliğe sevinip, yaptığın kötülüğe üzülüyorsan mü'min birisin demektir" buyurdu.
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Asıl iflas eden kimdir...?
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : “ تَدْرُونَ مَنِ الْمُفْلِسُ ؟ " . قَالُوا : الْمُفْلِسُ فِينَا مَنْ لَا دِرْهَمَ لَهُ وَلَا مَتَاعَ. قَالَ : “ إِنَّ الْمُفْلِسَ مِنْ أُمَّتِي يَأْتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِصَلَاةٍ، وَصِيَامٍ، وَزَكَاةٍ، وَيَأْتِي قَدْ شَتَمَ هَذَا، وَقَذَفَ هَذَا، وَأَكَلَ
۷۲۰- عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : “ يَخْرُجُ الدَّجَّالُ مِنْ يَهُودِيَّةِ أَصْبَهَانَ، مَعَهُ سَبْعُونَ أَلْفًا مِنَ الْيَهُودِ عَلَيْهِمُ السِّيجَانُ فَحِينَ يَرَى الْكَذَّابُ يَنْمَاثُ، كَمَا يَنْمَاتُ الْمِلْحُ فِي الْمَاءِ، فَيَمْشِي إِلَيْهِ، فَيَقْتُلُهُ، حَتَّى إِنَّ الشَّجَرَةَ وَالْحَجَرَ يُنَادِي : يَا رُوحَ اللَّهِ، هَذَا يَهُودِيٌّ. فَلَا يَتْرُكُ مِمَّنْ كَانَ يَتْبَعُهُ أَحَدًا إِلَّا قَتَلَهُ Enes b. Mâlik (r.a.)'dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Deccâl İsfahân yahudileri arasından çıkacaktır. Yanında üzerlerinde şal olan yetmiş bin yahudi bulunacaktır. Deccâl, İsa'yı gördüğü zaman suda eriyen tuz gibi eriyecektir İsâ, Deccâl'in üzerine yürüyecek ve onu öldürecektir. O zaman ağaçlar bile dile gelerek: Ey Allah'ın ruhu! Bu da yahudi'dir" diyecekler Deccâl'e tabi olup da öldürmediği hiç kimse kalmayacaktır
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Kitâbu't-Tevhîd ve Kitâbu'l-Îmân
Allah için sevmek Allah için Buğzetmek
‎عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ : “ إِنَّ اللَّهَ عَزَّوَمَا هِيَ بِهَا ؟ " قَالُوا : الزَّكَاةُ. قَالَ : " حَسَنَةٌ، وَمَا هِيَ بِهَا ؟ ". قَالُوا : صِيَامُ رَمَضَانَ. قَالَ : " حَسَنٌ، وَمَا هُوَ بِهِ ؟ ". قَالُوا : الْحَج. قَالَ : “ حَسَنٌ، وَمَا هُوَ بِهِ ؟ ".
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.