Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kızıl Çin'den Neden Kaçtım

Humpery Evans

Kızıl Çin'den Neden Kaçtım Gönderileri

Kızıl Çin'den Neden Kaçtım kitaplarını, Kızıl Çin'den Neden Kaçtım sözleri ve alıntılarını, Kızıl Çin'den Neden Kaçtım yazarlarını, Kızıl Çin'den Neden Kaçtım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Komünistler, işçiyi, köylüyü, bütün fakir halkı; {sömürücülerden kurtarma} ve {dünya nimetlerinden eşit faydalandırma} vaatleri ile iğfal ederek hükümleri altına aldıktan sonra, onları eskisinden daha yoksul bir yaşayışa mahkum etmişlerdi.Ve şimdi dünya nimetlerini {halk adına} sadece kendi aralarında paylaşıyorlardı!
Sayfa 149Kitabı okudu
Bilhassa fabrikadaki işçiler bu vaziyete çok içerliyordu. Çünkü öğütülen beyaz unun hepsi Rusya'ya gönderiliyor, işçilerin satın almasına müsaade edilmiyordu. Yüklenen unun temizliğini kontrol etmek için 20 yaşında bir Rus kızını başımıza "mütehassıs" diye göndermişlerdi. Aldığımız talimata göre, kıza saygı gösteriyor, çayın, sigaraların en iyisini ikram ediyor, korunması için sivil polisler tahsis ediyorduk. Buna karşı kız, işçilere pek kabaca davranıyordu. Değirmende bir böcek görüldüğü zaman, bütün makinalar sökülüyor, temizleniyor, yeniden takılıyordu. Bu iş tam bir hafta sürüyordu. Bir defasında böyle bir temizlikten hemen sonra tekrar bir böcek görülünce "mütehassıs" Rus kızı, bütün makinaların yeni baştan sökülüp temizlenmesi emrini vermişti. Bu, işçileri kızdırmıştı. Tecrübeli, yaşlı bir teknisyen dayanamamış şöyle bağırmıştı: - Bu bir böcek insani öldürmez. Makinaları temizlemek için biz gece gündüz çalışıyoruz. Sen bu kadar titiz davranıyorsun, fakat biz size buğday unu öğütürken kendimiz patates unu yiyoruz. Siz açgözlü Ruslar, Çinli'lere yiyecek en ufak birşey getiriyor musunuz? Sizin "menfaatsiz destekleme" dediğiniz bumu? Kim kimi destekliyor? Bu yaşımda isterlerse beni öldürsünler... Kız Çinçe bilmiyordu, fakat işçilerin kendisine kızdığını anlamıştı, hemen fabrikayı terketti ve bir daha görünmedi.
Sayfa 150 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Reklam
Hareket doğum kontrolünün önemini anlatan yazıların geniş ölçüde yayınlanması ile başladı. Gazeteler, evvelce "gerici düşünce" diye damgaladıkları doğum kontrolünü şimdi övüyorlardı. Çin Eczacılık Ortaklığı, Şanghay'da büyük bir binanın zemin katında prezervatiflerin gösterilmesine ve satışına başladı, diğer geniş ecza depoları aynı şeyi yapmaya başladılar. Komünistler korunmanın nasıl yapılacağını, prezervatiflerin nasıl kullanılacağını, satıcı genç kızlara anlattırıyorlardı. Büyük toplantılar tertiplendi, fakat halk üzerindeki tesiri pek önemsiz oldu. Bunun üzerine bu kampanyayı işçilerin çalıştığı işyerlerinde devam ettirmek için tedbirler alındı. Fabrikaya gönderilen prezervatifler, bedeli maaştan kesilmek üzere, herkese dağıtıldı. Öğle yemeği paydosunda, klinik doktoru, doğum kontrolünün nasıl yapılacağını hoparlörle anlatıyordu. Bu durum, salonda kadın-erkek beraber yemek yiyen işçiler arasında ızdırap verici bir şaşkınlık yaratıyordu. Bana anlattıklarına göre işçilerin evdeki şaşkınlıkları daha sıkıcı oluyormuş. Tasarruf maksadiyle, işçilere prezervatiflerin yıkanıp tekrar kullanılması tavsiye edilmiş. Yıkanmışlarını gören çocuklar, bunları balon sanarak alıp oynuyorlarmış. Doğum kontrolünden alınan netice az olmuştu.
Sayfa 149 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Hülasa bu ziyafetler, Komünistler hakkındaki son inancımı da yıkmıştı. Komünist memurların dış görünüşlerine bakarak, onları basit bir hayat süren tutumlu insanlar sanırdım. Hele milletin kıtlık ve sıkıntı içinde bulunduğu bir devirde böylesine israf ve sefahat içinde yüzecekleri hatırıma gelmezdi. Komünistler, işçiyi, köylüyü, bütün fakir halkı; "sömürücülerden kurtarma" ve "dünya nimetlerinden eşit faydalandırma" vaatları ile iğfal ederek hükümleri altına aldıktan sonra, onları eskisinden daha yoksul bir yaşayışa mahkûm etmişlerdi. Ve şimdi dünya nimetlerini "halk adına" sadece kendi aralarında paylaşıyorlardı!
Sayfa 147 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Kadro'lar (Komünist memurlar), veya işçiler, neticesi Partiye dokunacak böyle bir hata yaptığı zaman, suçu, biz Milli Kapitalistler üstümüze alırdık; fakat bir Kadro, kendisine âmiri tarafından çizilmiş bir siyaseti yürütürken hata yaparsa o zaman kendisinin başı belaya girerdi. Hülasa hakemlerin, işçi tarafını tutar görünmesi, moralimi bozması, beni küçük düşürmesi usule uygundu; fakat beni, işçi isteklerine boyun eğmiye mecbur edecek kadar zorlamaları usule aykırı idi. İşte Kadro'ların yaptığı hata burada idi. Nihayet fabrikalar, benim menfaâtima değil, Parti'nin menfaatine çalışıyordu ve işçi isteklerinin kabul edilmiş olması, ilerisi için bir emsal teşkil edecek ve Rejim'in fabrikalarla olan güçlülüğünü arttıracaktı.
Sayfa 141 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Şimdi buna ilâveten kapitalizmin kötülüklerini anlatan bir komedyayı sahne ye koymuşlardı ve bu komedya da başrolü bana yaptırıyorlardı. Vaktimin çoğu, "bir hususî teşebbüsü yürütmek üzere kredi isteğinde bulunan iş adamı" rolünü oynamakla geçiyordu. Bankayı idare eden Parti Sekreteri'nin karşısında kredi isterken aşağıdan alıp yalvaran bendim, fakat parayı alıp alamıyacağımı bilen fabrikamızdaki Parti Sekreteri idi. Parti Sekreteri, para alamıyacağımı bildiği günlerde işçilere, "ücretlerin dağıtılması şerefine toplantı" gibi birşeyler yaptırır ve beni onların karşısına eliboş çıkarıp büsbütün küçük düşürürdü. O zaman herkes bana "budala bir beceriksiz" diye küçümsiyerek bakardı. Böylece ben, işçilerin karşısında, onların ızdırap çekmesinden memnun olan, çocuklarının aç kalmasına seyirci kalan "canavar ruhlu kalpsiz bir kapitalist" durumuna düşerdim. Hepsinden fenası, bazen, "diş tırnak kazandıkları parayı" kendilerine sanki ben verdirmiyormuşum gibi üstüme yürürlerdi. Birçok defasında beni yakalayıp nehire atmalarından korkmuştum. Bununla beraber, banka, tam son dakikada birkaç günlük bir ödemeye yetişecek kadar para gönderirdi. Ekseriya gelen para ancak işçilere yetişirdi, ben aylığımı alamazdım.
Sayfa 126 - 127 Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Reklam
İhtilal Aleyhtarlarına Karşı Mücadele Kampanyasında, eski Milliyetçilerden kalma grupların yok edilmesi; bunların birleşerek siyasi bir muhalefet vücuda getirmelerini önlemek içindi. Düşünme Reformu, "Aydınlar arasındaki gerici düşünceleri düzeltmek" için değil; aydınların kendisini tahrip etmek için yapılmıştı. Maksat yine, Komünist Rejimin içyüzünü en iyi görebilecek olan aydın zümresinin muhalefete geçmesini önlemekti. Üç Kötülüğe Karşı Mücadele'de, niyet Hükümet dairelerinden rüşveti kaldırmak değildi. Esas hedef, Eski Rejim'de hizmet etmiş olması dolayisiyle iki rejim arasındaki farkı anlıyabilecek memur sınıfını yok etmekti. Yine Beş Kötülüğe Karşı Mücadele'de güdülen maksat, Kapitalistlerin günahlarının temizlenmesi değil, yapısı itibariyle Komünistlerin muhalifi olan Kapitalist sınıfın tahrip edilmesi idi.
Sayfa 114 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
"ölmeyi tercih edenlerin sayısı gittikçe artıyor."
Üçüncü baskı usulü daha da fena idi. Komünistler kurbanlarından istedikleri "itiraf"ı koparmak için onların ailelerini, genellikle karılarını ve çocuklarını kullanıyorlardı. Kocasının iş durumunu bilen Çinli kadın hemen hiç yok gibidir. Kocasının tutuklanmasından dolayı üzüntü ve endişe içinde kıvranan kadının yanında, yardım meleği gibi sempatik bir "terbiyeci" peydah olur. Kadına kocasının ağır suçlar işlediğini; buna rağmen kocası, sadece bu suçları itiraf ettiği takdirde "halk"in kendisine müsamahalı davranacağını ve onu yuvasına kavuşturacağını, fakat "itiraf" etmemekte inat ederse mutlaka öleceğini anlatır. Kocasını kurtarmak ümidi ile heyecandan çılgına dönen kadın, çocukları ile beraber adamın yanına götürülür. Sahne gerçekten feci olur: Adamın önünde karısı diz çökmüş yalvarıyor, onun arkasında boynu bükük duran çocuklar sessizce babalarına bakıyorlar. Bu sahne karşısında büsbütün yıkılan, perişan olan masum koca: Suçsuzluğuna kendi ailesini inandıramadıktan sonra kime inandırabileceğini acı acı düşünüyor. İki yoldan birisini seçmek durumunda kalıyor: "itiraf" yolu veya "ölüm" yolu.
Sayfa 99 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Aldandığımı, milletimin istikbali ile beraber kendi istikbalime bağladığım bütün ümitlerin yıkıldığını kafam kabul ettiği halde kalbim, içim bir türlü kabul etmiyordu. Meğer insana en güç gelen şeylerden birisi aldanmış olduğunu içinden kabul etmekmiş. Ah! Komünistlerin, bir defacık olsun namuslu ve dürüst olarak sözlerinde durduklarını görebilmek için neler feda etmezdim.
Sayfa 87 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Yalnız bu arada benim tanıdığım yaşlı, dürüst ve çalışkan bir kaç memur sessizce ortadan yok olmuştu. J. P., nin tanıdığı bir çok değerli memur da aynı şekilde kaybolmuştu. Bu "kaybolmalar" çoğalıp olağan bir hal alınca Komünistlerin bu defa memur sınıfını yok etmekte olduklarını gördük. Yalnız Komünistler bu sefer daha kurnazca davranmışlardı. Baştan sanki sadece Komünist Partisi saflarını temizlemek istiyormuş gibi davranarak halkın bir çeşit tasvibini almışlardı. Üst tarafı, Milliyetçilerle ilgili kimseleri ortadan kaldırırken tatbik ettikleri usulün aynı idi: Yani suçlu olanları halk mahkemeleri vasıtasıyla, suçsuz olanları da gizlice yok ediyorlardı.
Sayfa 84 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.