Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kızıl Çin'den Neden Kaçtım

Humpery Evans

Kızıl Çin'den Neden Kaçtım Sözleri ve Alıntıları

Kızıl Çin'den Neden Kaçtım sözleri ve alıntılarını, Kızıl Çin'den Neden Kaçtım kitap alıntılarını, Kızıl Çin'den Neden Kaçtım en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Komünistler, işçiyi, köylüyü, bütün fakir halkı; {sömürücülerden kurtarma} ve {dünya nimetlerinden eşit faydalandırma} vaatleri ile iğfal ederek hükümleri altına aldıktan sonra, onları eskisinden daha yoksul bir yaşayışa mahkum etmişlerdi.Ve şimdi dünya nimetlerini {halk adına} sadece kendi aralarında paylaşıyorlardı!
Sayfa 149Kitabı okudu
Orada bir çocuk bize, yemek hazırlanıncaya kadar yakındaki bir mabedi gezdirmeyi teklif etti. Mabedi gezip restorana dönünce çocuğa bahşiş vermiştim, Çocuk almak istemiyor, onun yerine restorandan yemeğimizin artıklarını getirip kendisine vermemizi rica ediyordu. Çocuğun bu isteğinin sebebini anlıyamadım. Çünkü kendisine verdiğim bahşişle karnını
Sayfa 57 - 58 Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Reklam
"ölmeyi tercih edenlerin sayısı gittikçe artıyor."
Üçüncü baskı usulü daha da fena idi. Komünistler kurbanlarından istedikleri "itiraf"ı koparmak için onların ailelerini, genellikle karılarını ve çocuklarını kullanıyorlardı. Kocasının iş durumunu bilen Çinli kadın hemen hiç yok gibidir. Kocasının tutuklanmasından dolayı üzüntü ve endişe içinde kıvranan kadının yanında, yardım meleği gibi sempatik bir "terbiyeci" peydah olur. Kadına kocasının ağır suçlar işlediğini; buna rağmen kocası, sadece bu suçları itiraf ettiği takdirde "halk"in kendisine müsamahalı davranacağını ve onu yuvasına kavuşturacağını, fakat "itiraf" etmemekte inat ederse mutlaka öleceğini anlatır. Kocasını kurtarmak ümidi ile heyecandan çılgına dönen kadın, çocukları ile beraber adamın yanına götürülür. Sahne gerçekten feci olur: Adamın önünde karısı diz çökmüş yalvarıyor, onun arkasında boynu bükük duran çocuklar sessizce babalarına bakıyorlar. Bu sahne karşısında büsbütün yıkılan, perişan olan masum koca: Suçsuzluğuna kendi ailesini inandıramadıktan sonra kime inandırabileceğini acı acı düşünüyor. İki yoldan birisini seçmek durumunda kalıyor: "itiraf" yolu veya "ölüm" yolu.
Sayfa 99 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
...istasyondan biraz ötede restorana benzer bir yere girdik. İçerisi karanlıktı ve bayat bira kokuyordu. Bir masa bulduk, iri yarı bir kadın geldi, sıtma görmemiş yüksek bir sesle ne istediğimizi sordu, hamburger ısmarladık, kadın gittikten sonra etrafımıza bakınca dehşet içinde kaldık. Burası tıpkı filimlerde gördüğümüz kovboyların tabanca ateşiyle duman içinde bıraktıkları barların aynı idi. Biraz daha bakınca karşılıklı ateş açıldığı zaman masamızın iki ateş arasında kalacağını gördük. Arkadaşlarım buradan hemen çıkmak istiyorlardı. Benim de içimden öyle geliyordu, fakat bu korkakca hareketi ağırbaşlılığımıza yakıştıramadım. Böylece, yemeklerimiz gelinceye kadar korkunun verdiği sinir gerginliği içinde bekledik. Ben elim cebimde çekleri sımsıkı tutuyordum. Yemeklerden birer lokma aldık, hesabı ödedik ve hemen dışarı çıktık. Saçma gibi görünen bu korkumuzun kökü; kanunsuzluğun normal sayıldığı Şanghay'da gördüğümüz, yaşadığımız olaylardan geliyordu. Meselâ annem iki defa kaçırılmıştı. Bundan başka Batılılar da Şanghay'da Çinli gangsterlerle ortak idiler. Ayrıca, gangsterliğin Amerikan hayatında kabul edildiği, hatta hürmet gördüğü fikri, yine Amerikan filimleri tarafından, yıllardır dünyanın dört bir tarafına yayılıyordu.
Sayfa 28 - 29 Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
En küçük bir hata - yanlış bir cevap, hatalı bir duruş, bir dil sürçmesi - felaket getirebilirdi. Devamlı olarak korku içinde yaşayan kimselerin, korkma hisleri zamanla körleşir, fakat bu korkunun gerdiği sinirler üzerindeki kötü tesiri devamlı olur. Beni en fazla rahatsız eden şey sonu gelmiyen yorgunluktu, Halbuki yaşama mücadelesine devam edebilmek için her an dikkatli olmam şarttı; bu da biraz olsun istirahat edebilmeme bağlı idi.
Sayfa 13 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Babamı ikna edemiyeceğimi anlayınca üzüntü ile, neden bu kadar Komünistlerin aleyhinde bulunduğunu sordum. Babamın cevabı şu olmuştu: - Komünistler sadece iktidarı elde etmenin peşindeler. Biz millet olarak savaşmaktan ve adaletsiz yaşamaktan usandık, barış ve huzur istiyoruz. Komünistler bu isteğimizi bizim aleyhimize kullanıyorlar.
Sayfa 43 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Reklam
İhtilal Aleyhtarlarına Karşı Mücadele Kampanyasında, eski Milliyetçilerden kalma grupların yok edilmesi; bunların birleşerek siyasi bir muhalefet vücuda getirmelerini önlemek içindi. Düşünme Reformu, "Aydınlar arasındaki gerici düşünceleri düzeltmek" için değil; aydınların kendisini tahrip etmek için yapılmıştı. Maksat yine, Komünist Rejimin içyüzünü en iyi görebilecek olan aydın zümresinin muhalefete geçmesini önlemekti. Üç Kötülüğe Karşı Mücadele'de, niyet Hükümet dairelerinden rüşveti kaldırmak değildi. Esas hedef, Eski Rejim'de hizmet etmiş olması dolayisiyle iki rejim arasındaki farkı anlıyabilecek memur sınıfını yok etmekti. Yine Beş Kötülüğe Karşı Mücadele'de güdülen maksat, Kapitalistlerin günahlarının temizlenmesi değil, yapısı itibariyle Komünistlerin muhalifi olan Kapitalist sınıfın tahrip edilmesi idi.
Sayfa 114 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Şimdi buna ilâveten kapitalizmin kötülüklerini anlatan bir komedyayı sahne ye koymuşlardı ve bu komedya da başrolü bana yaptırıyorlardı. Vaktimin çoğu, "bir hususî teşebbüsü yürütmek üzere kredi isteğinde bulunan iş adamı" rolünü oynamakla geçiyordu. Bankayı idare eden Parti Sekreteri'nin karşısında kredi isterken aşağıdan alıp yalvaran bendim, fakat parayı alıp alamıyacağımı bilen fabrikamızdaki Parti Sekreteri idi. Parti Sekreteri, para alamıyacağımı bildiği günlerde işçilere, "ücretlerin dağıtılması şerefine toplantı" gibi birşeyler yaptırır ve beni onların karşısına eliboş çıkarıp büsbütün küçük düşürürdü. O zaman herkes bana "budala bir beceriksiz" diye küçümsiyerek bakardı. Böylece ben, işçilerin karşısında, onların ızdırap çekmesinden memnun olan, çocuklarının aç kalmasına seyirci kalan "canavar ruhlu kalpsiz bir kapitalist" durumuna düşerdim. Hepsinden fenası, bazen, "diş tırnak kazandıkları parayı" kendilerine sanki ben verdirmiyormuşum gibi üstüme yürürlerdi. Birçok defasında beni yakalayıp nehire atmalarından korkmuştum. Bununla beraber, banka, tam son dakikada birkaç günlük bir ödemeye yetişecek kadar para gönderirdi. Ekseriya gelen para ancak işçilere yetişirdi, ben aylığımı alamazdım.
Sayfa 126 - 127 Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
1951 yılı Nisan ayı başlarına kadar bütün eski Milliyetçiler polise başvurarak yazılmışlar ve istenen her bilgiyi vermişlerdi. Halbuki sonra, memleketin her tarafında aynı zamanda tutuklanmaya başlıyan bu insanların çoğu sorgusuz sualsiz gizlice öldürülmüştü. Yalnız kötülükleri, suistimalleri herkesçe bilinen memurlara gangsterler "Halk Mahkemeleri" huzuruna çıkarılıyordu. Mahkeme usulü, "Toprak Reformu"nda olduğu gibi "mücadele toplantısı" ile başlıyordu. Kadro'lar (Komünist memurlar) bir Bölge halkına muayyen bir meydanda toplanma emri veriyor, sonra halkın arasına serpiştirilen yetiştirilmiş Komünist Tahrikçiler bilinen sloganlara ve küfürlere başlıyorlardı. Elleri kelepçeli sanıklar getirilip "halk kitlesi" önünde diz çöktürülüyordu. Komünist memurlar, sanığı suçlayan ateşli bir nutukla mahkemeyi açıyorlar ve sanığın suçlarının bir listesini okuyorlardı. Daha sonra, önceden tertiplenmiş suçlayıcılar meydana çıkıyor ve şikayetlerini canlı bir dille anlatıyorlardı. Nihayet çılgına döndürülen halk, tahrikçilere uyarak, onlar gibi bağırmaya başlıyordu: - Öldürün şu ihtilâl aleyhtarını! Öldürün! Öldürün! Bunun üzerine Komünist Memurlar, "halk kitlesinin isteğine uyarak" sanığa ölüm cezası veriyorlar ve sanık hemen oracıkta kalabalığın önünde öldürülüyordu.
Sayfa 69 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Hareket doğum kontrolünün önemini anlatan yazıların geniş ölçüde yayınlanması ile başladı. Gazeteler, evvelce "gerici düşünce" diye damgaladıkları doğum kontrolünü şimdi övüyorlardı. Çin Eczacılık Ortaklığı, Şanghay'da büyük bir binanın zemin katında prezervatiflerin gösterilmesine ve satışına başladı, diğer geniş ecza depoları aynı şeyi yapmaya başladılar. Komünistler korunmanın nasıl yapılacağını, prezervatiflerin nasıl kullanılacağını, satıcı genç kızlara anlattırıyorlardı. Büyük toplantılar tertiplendi, fakat halk üzerindeki tesiri pek önemsiz oldu. Bunun üzerine bu kampanyayı işçilerin çalıştığı işyerlerinde devam ettirmek için tedbirler alındı. Fabrikaya gönderilen prezervatifler, bedeli maaştan kesilmek üzere, herkese dağıtıldı. Öğle yemeği paydosunda, klinik doktoru, doğum kontrolünün nasıl yapılacağını hoparlörle anlatıyordu. Bu durum, salonda kadın-erkek beraber yemek yiyen işçiler arasında ızdırap verici bir şaşkınlık yaratıyordu. Bana anlattıklarına göre işçilerin evdeki şaşkınlıkları daha sıkıcı oluyormuş. Tasarruf maksadiyle, işçilere prezervatiflerin yıkanıp tekrar kullanılması tavsiye edilmiş. Yıkanmışlarını gören çocuklar, bunları balon sanarak alıp oynuyorlarmış. Doğum kontrolünden alınan netice az olmuştu.
Sayfa 149 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.