Marksist dünya görüşüm bana tam bir açıklıkla, kadının özgürlüğüne kavuşmasının ancak yeni bir toplum düzeni ve başka bir ekonomik sistemin zaferi sonucu gerçekleşebileceğini gösteriyordu.
Ben iyiyim ama bu sırada başkaları aşırı
sıkıntılara katlanmak zorunda... Bunun bilincinde olmak bana çok acı verirdi, hatta dayanılmazdı.
Odada bir köşeden diğerine dolaşır ve herkesin iyi olması için ne yapılabilir düşüncesine kafa patlatırdım.
Aslında gerçek bir kahraman ya da
önder yoktu. Duruma egemen olan ve kararlılığı ülke ve insanlık tarihine demir kalemle kazınan halktı, asker üniformasıyla ya da sivil, çalışan halk.
Kadına karşı ezeli önyargıları ortadan kaldırma gücünü gösteren yalnızca canlı; devrimci rüzgarlardır ve ancak yeni insanlık, üretken-emekçi halk, yeni bir toplum kurarak kadının tümüyle eşit haklara ve özgürlüğüne kavuşmasını sağlamayı başarabilecektir.