Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı

Caner Taslaman

Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı Gönderileri

Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı kitaplarını, Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı sözleri ve alıntılarını, Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı yazarlarını, Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Michael Murray; Tanrı'nın, kendi varlığını ve amaçlarını apaçık olarak göstermesi durumunda, insanların seçimlerinde cebredileceklerini -özgür olamayacaklarını- söyler. Murray, Tanrı'nın gizli kalmasının gerekliliğini, kötülüklerin kaynağı olarak görür.
Kötülük problemi
Farabi, varlıkta bulunan kötülüklerin, izafi olduğunu, değişen aleme bağlı olarak ortaya çıktığını ve bunların, külli nizamda bir yeri, hatta gerekliliği olduğunu; az şerden dolayı çok hayrın terk edilemeyeceğini söyler: Yağmurun yağmasından dolayı sel felaketleri olsa da yağmurun hayrı şerrinden çoktur. İbn Sina da Farabi'ye benzer ifadelerle kötülüğün varlığını açıklar; ateşteki genel yararların, ateşin yakmasını da gerektirdiğini, bunun ise bazılarının elbisesinin yanmasına sebep olabileceğini ifade eder. Temel ilkenin "Az kötülük için çok iyilik terk edilmez" olduğunu; aksi durumun, önceki kötülükten daha büyük bir kötülüğe yol açacağını savunur.
Reklam
George Ellis, kuantum seviyesinden müdahalelerle, Tanrı'nın, insanlara, hiçbir doğa yasasını ihlal etmeden vahiy edebileceğini söyler. Ellis, vahiy dışında da Tanrı'nın, kuantum belirsizliklerini belirleyerek insan beynine etkide bulunabileceğini; beyinden vücuda ve vücuttan çevreye böylesi bir etkinin genişleyeceğini belirtir.
George Gamow, bir odadaki hava moleküllerinin odanın bir yarısında toplanıp, diğer yarısında olmamaları için '10 üzeri 299.999.999.999.999.999.999.999.998' saniye beklememiz gerektiğini söyler; evrenin tahmin edilen toplam yaşının yaklaşık '10 üzeri 17' saniye olduğunu hatırlarsak, neden moleküllerin odanın bir yarısında toplanmasından dolayı havasız kalmaktan korkmamamız gerektiğini anlarız.
Kaos teorisiyle ilgili çalışmalarda da gösterildiği gibi, evrenin bir yerindeki çok küçük sayılabilecek bir değişim bile evrenin başka bir yerinde çok büyük değişimlere sebebiyet verebilir. 'Kelebek Etkisi' ismiyle meşhur olan bu yaklaşıma göre, Şam'da kanatlarını çırpan bir kelebeğin, İstanbul'da bir kasırgaya sebebiyet verebileceğini hatırlayalım. (...) Fizikte bunun önemi anlaşılmadan önce, halk arasında böylesi bir etkinin varlığı sağduyu ve basit gözlemlerle fark edilmişti. Halk arasındaki şu söz de bunu ifade etmektedir: Bir mıh bir nalı, Bir nal bir atı, Bir at bir eri, Bir er bir cengi, Bir cenk bir vatanı kurtarır!
Bir bilardo topunun diğerine çarpmasından sonra iki bilardo topunun da farklı yerlere doğru hareket ettiğini gözlemleriz, bu olayın her tekrarlanışında aynı gözlemi yapmamızdan, bu çarpma ve ayrılma olaylarının 'zaruri' bir ilişkiden kaynaklandığını düşünürüz. Oysa Hume'a göre doğada böylesi zaruretlerin olduğunu iddia edemeyiz, bu sadece 'A' ve 'B' olgularını sürekli bir arada görmemizden kaynaklanmaktadır; zihin, dış dünyaya haksız bir şekilde böyle bir özellik yüklemektedir.
Reklam
Kuantum teorisi olasılıklar üzerine kuruludur. Tanrı'nın, kuantum seviyesinde var olan 'objektif olasılıklar'dan dilediklerini seçerek, evrenin potansiyelinde zaten var olan, ama etkinliği olmadan ortaya çıkmayacak olan yaratışları, hiçbir doğa yasasını ihlal etmeden gerçekleştirdiği görüşü, bazı filozof ve teologlarca savunulmuştur. Tanrı'nın evrendeki ve Dünya'daki birçok fenomeni gerçekleştirmesinin, bu yaklaşımla açıklanabileceği düşünülmüştür.
Materyalist indirgemeci yaklaşımı savunanlar; insan zihnini beyne, beyni hücrelere, hücreleri kimyasal yapılara, kimyasal yapıları atomlara, atomları da proton gibi bileşenlerine indirgeyerek zihni açıklamayı umuyorlardı. Oysa bu teşebbüsün en alt basamaklarında atomun; hem elektron, proton gibi bileşenleriyle, hem de aynı yerde etkileşen parçalarla açıklanamadığı anlaşıldı. Atomun parçalarından fazlası olması ve atomdan ayrıldıklarında bu parçaların kilometrelerce uzaklıktan birbirlerini etkilemelerinin devam etmesi gibi olgular, bütünün kendine has yasaları olduğunu ifade eden 'zuhur etme' yaklaşımını savunanların beklediğinden de üst seviyede bir bütünselliği açığa çıkarmıştır.
EPR hayali deneylerini gerçek deney olarak gerçekleştiren Aspect ve arkadaşları; bütünün, parçaların toplamından fazla bir şey olduğunu, bütünü parçalara indirgeyip anlayamayacağımızı, parçaların birbirlerinden ayrıldıklarında, uzak mesafelerde bile bütünsel özellikler gösterebildiklerini deneyleriyle doğrulamışlardır
Einstein, Podolsky ve Rosen atom-altı dünyaya dair teorilerimizin eksik olduğunu savundular. Buna göre cehaletimiz belirsizliklerin sebebidir, kuantum teorisinin olasılıklarla ifade edilmesi, gerçek dünyaya olasılıkçı yasaların hakim olmasından kaynaklanmaz; gerçek dünyada olaylar, determinist yasalar çerçevesinde gerçekleşir. Bu görüşü paylaşan birçok kişi, atom-altı dünyayı -makro dünyayı olduğu gibi- determinist yasalar çerçevesinde betimleyecek matematiksel formüllerin bir gün bulunacağı beklentisindedirler.
190 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.