Sen şimdilik benim gözümde, yüz bin başka çocuğa tıpatıp benzeyen bir çocuksun madsadece. Ve benim sana ihtiyacım yok. Senin de bana ihtiyacın yok. Ben senin gözünde, yüz bin tilkiye tıpatıp benzeyen bir tilkiyim, o kadar. Ama eğer beni evcilleştirirsen, o zaman birbirimize ihtiyaç duyar hale geliriz. Sen, benim için bu koca dünyada benzersiz olursun. Ben de, senin için bu koca dünyada benzersiz olurum...
—Gel Benimle oyna biraz, diye önerdi ona Küçük Prens. Bilsen öyle üzgünüm ki...
—Seninle oynayamam dedi Tilki. Ben evcilleştirilmiş değilim.
—Aa özür dilerim dedi Küçük Prens.
Sen beni evcilleştirirsen, o zaman hayatıma sanki güneş doğmuş gibi olur. Diğer lerinden farklı bir ayak sesini tanımaya başlarım. Oysa ötekilerin adımlarını duyar duymaz yeraltına saklanırım. Seninkiler sanki hoş bir ezgi gibi beni inimden çıkmaya davet ederler.
Aaa! deyiverdi Küçük Prens.
Ve kendini çok mutsuz hissetti. Çiçeği ona, koca evrende türünün tek örneği olduğunu anlatmıştı. Oysa şimdi karşısında onlardan beş bin tane vardı, tümü tıpatıp aynı, hem de tek bir bahçede.!
"Bunu görseydi" diye düşündü. "bayağı bozum olurdu... rezil olmamak için de ölmek üzereymişcesine durmadan öksürürdü. Bense onu tedavi eder gibi yapmak zorunda kalırdım, aksi halde beni de küçük düşürmek için gerçekten ölmeye yatabilirdi.
Güzelsiniz, ama boşsunuz, dedi güllere. Sizin uğrunuza can verilmez. Gerçi, yoldan geçen sıradan biri benim gülüme bakıp onun da size benzediğini sa- nabilir. Oysa o tek başına, topunuzdan daha önemli- dir, çünkü başkasını değil onu suladım. Çünkü onun üzerine fanusu yerleştirdim. Çünkü onu paravanın ardında korudum. Çünkü onun tırtıllarını öldürdüm (kelebeğe dönüşsünler diye bıraktığım iki üçü hariç). Çünkü onun serzenişlerine ya da böbürlenmelerine maruz kaldım, hatta bazen de suskun kalmasına. Çün- kü o, benim gülüm.