Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Metodolojik Bir Yaklaşım

Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler

Ahmet Yaşar Ocak

Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler Sözleri ve Alıntıları

Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler sözleri ve alıntılarını, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler kitap alıntılarını, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Menakıbnamelerin kültür tarihi kaynağı olma açısından bizce en önemli özelliklerinden biri de, şu işaret edilen hususlarda bazen son derece değerli kayıtlara sahip olmalarıdır. Bilhassa tarihi bir zemine dayanan menakıbnamelervbu hususta çok verimlidirler. Mesela Menakıb-ı Sipehsalar ve Menakıbu'l-Arifin, 13.-14. yüzyıllar Anadolu'sunun iç durumunu, şehir hayat ve teşkilatını, değişik içtimai tabakaları; Menakıbu'l-Arifin, içtimai ve iktisadi hayatı, tabakalar arasındaki münasebetleri, birtakım dini cereyanları, adet ve gelenekleri mükemmel bir tarzda aksettirmektedir. O devrin hiçbir vekayinamesinde bu bilgileri bulmak mümkün değildir. Menakıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli, Vilayetname-i Hacım Sultan ve Menakıb-ı Seyyid Harun-ı Veli gibi eserler, 13.-15. yüzyıllarda Anadolu'nun muhtelif bölgelerinin içtimai durumlarını, toplum hayatının bazı yönlerini ve geleneklerini dikkate değer satırlarla anlatırlar. Hatta Vilayetname-i Sultan Şucauddin'de de yer yer bu konuda pasajlara rastlamak mümkündür. Vilayetname-i Otman Baba ise, özellikle Rumeli şehir ve köylerin içtimai durumu hakkında ilgi çekici kayıtlar ihtiva eder.
Menakıbname yazarı nadiren muhayyilesini kullanmakla beraber, aslında halkın mahsulü olan menkabeleri tertip ve tasnif ederek yazıya geçiren şahsiyettir. Bu şahsiyet çoğu zaman, menkabelerini yazıya geçirdiği velinin tarikatından yetişmekte olup bazen kalemine hakim, sağlam bir kültüre sahip münevver biri olabileceği gibi, basit bir mürit de olabilir. Hatta tarikatın dışından bir yazarın da bazen menakıbname kaleme aldığı görülmüştür.
Reklam
Velinin mezar veya türbesi, genellikle bulunduğu yerin normal mezarlığında yer almaz; dikkati çekecek bir mevkide, yahut yol kavşaklarında, kasaba, köy veya şehirlerin en işlek yerlerine yakın mahallerde yapılır. Çünkü buralar kültün icra edildiği, yani ziyaretlerin, kendine mahsus merasim ve kurban işlemlerinin yapıldığı yerler olması dolayısıyla halka açık vasıfta bulunması gerekir.
Eski Türk Şamanları incelendiği zaman, bunların Türk veli imajına çok benzediğini farketmemek mümkün değildir. Gelecekten haber veren, hava şartlarını değiştiren, felaketleri önleyen, yahut düşmanlarına musallat eden, hastaları iyileştiren, göğe çıkıp uçabilen, ateşte yanmayan Türk şamanları, bu hüviyetleriyle adeta Bektaşi menakıbnamelerinde ve kısmen de öteki tarikat çevrelerinde yazılmış menakıbnamelerde yeniden hayat bulmuş gibidirler.
Şamanist Türkler, Şamanların harikulade insanlar olduklarına, ruhlar, gizli güçler ile ilişki kurup onlara istediklerini yaptırabildiklerine inanırlardı. Hatta şamanlar Gök Tanrı ile de temasa geçip ondan mesajlar getirebilen şahsiyetlerdi. Onlar bu kabiliyetleri elde etmek için, tıpkı velilerin yaptığı gibi, inzivaya çekilerek kendilerini sıkı bir riyazata tabi tutarlardı.
Reklam
Türkler'in İslamiyet'e girişinden sonra tasavvufun veli telakkisi, Türk mutasavvıflarınca da aynen benimsenerek devam ettirilmiştir. Ancak yine de, sünni kesime mensup olanlarla gayri sünni inançtakiler arasında bir kısım farklar görülmektedir. Bunların en önemlisi, gayri sünni veli telakkisinde velinin adeta peygambere denk tutulduğu ve onun gibi, söylediği her sözün mutlak kabul görüşüdür.
Buralarda eskiden mevcut mahalli tabiat yahut ata kültleri, tasavvufun veli telakkisinin ister istemez yardımıyla halk çevrelerinde yorumlanıp veli kültü haline inkılap etmiştir. Bu kültlerin çoğu zamanımıza kadar varlıklarını sürdürme imkanına kavuşmuşlardır.
Genel olarak herhangi bir tarikata mensup bir velinin menkabelerini ihtiva eden eserlere menakıb veya menakıbname adı verilmektedir. Bu eserlerin yazılışındaki temel gaye, muhakkak ki o velinin müritlerinin yetişmesi ve dolayısıyla tarikatın bütünlüğünü sağlamaktır. Fakat ikinci olarak velinin ve tarikatının propagandasını yapmak gelir.
Her halükarda, bilhassa 11. yüzyıldan sonra tarikatların ortaya çıkmasıyla birlikte keramet, bunların başındaki şeyhlerin mutlak otoritelerini sağlamak için en tesirli araç oldu. Şeyhin kerametleri ne kadar çok, çeşitli ve yaygın olursa, müritler de o nisbette pasif ve telkine hazır hale geliyorlardı. Bunun sonucunda ise şeyhe olan bağlılık sarsılmaz bir nitelik kazanıyordu.
Reklam
Türbeler çoğu zaman velinin eşyalarının da muhafaza edildiği yerlerdir. Bu eşyalar genellikle, velinin günlük hayatta kullandığı takke, tesbih, papuç, cübbe vb. nesneler olup, kudret ve kudsiyetinin bunlarda da aynen var olduğuna inanılır; ziyaretlerde bunlardan da faydalanılır. Bu itibarla kendilerinin son derece iyi muhafazasına elden geldiğince itina gösterilir.
Bir velinin kült olup olmadığını anlamak için üç unsur: 1. Veli adına yapılmış bir mezar veya türbenin, yahut kendisinden kalan, kaldığına inanılan bir kısım eşyaların bulunması 2. Söz konusu mezar, türbe veya eşyanın, mesela bazı dileklerin gerçekleşmesi, hastalıkların tedavisi gibi herhangi bir maksatla ziyaretlere ve bunlar esnasında adak ve kurbanlara sahne olması 3. Dua mahiyetinde olarak veli ile ilgili ve onun adı geçen birtakım sözlerin mevcudiyeti.
Daha yaşamakta iken o veli, bu dünyadakinden bambaşka, fevkalade olaylarla süslü bir dünya ile kuşatılır. Veli öldükten sonra, kendisi hayatta iken sahip olduğuna inanılan insanüstü hüviyetinin, güç ve kudretinin devam ettiğine inanılır; hatta bu güç ve kudret, bir gizliliğe bürünerek daha da artar. Artık o veli etrafında, bu yönünü ortaya koyan kerametlerden oluşan bir menkabeler sistemi teşekkül eder ve bu giderek bir çığ gibi büyür.