Kuraklık o yaz, sinekleri seçeneklerle şımartmıştı. Kiewarra çiftçileri tüfeklerini cılız hayvanıarına dogrulturlarken, sinekler kırpıştınlmayan gözlerle yapış yapış yaraların izini sürüyordu. Yagmur yoksa yem de yok demekti. Yemin yoklugu
da, küçük kasaba yakıcı mavi gökyüzü altında bir gün daha
kavrulurken, zor kararlar verilmesine neden oluyordu.
Aylar birer birer birikerek iki seneyi geçerken, çiftçiler, "Bu
döngü bozulacak," diyordu. Bu sözcükleri bir tılsım gibi, birbirlerine ve kendi kendilerine alçak sesle dua gibi tekrar ediyor.
"Bunu hepimize yapıyorsun. Bana, Aaron'a, şuradaki kız arkadaşına. Sana değer veren insanları korkutmanın, insanları birbirine kırdırtmanın normal olduğunu mu düşünüyorsun? Senin için bütün bunlar sadece kocaman bir oyun. İşte en korkutucu yanın da bu."