Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tenkidi Bir Yaklaşım

Kuran-ı Kerim ve Tabiat İlimleri

Ahmed Yüksel Özemre

Kuran-ı Kerim ve Tabiat İlimleri Gönderileri

Kuran-ı Kerim ve Tabiat İlimleri kitaplarını, Kuran-ı Kerim ve Tabiat İlimleri sözleri ve alıntılarını, Kuran-ı Kerim ve Tabiat İlimleri yazarlarını, Kuran-ı Kerim ve Tabiat İlimleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sofist-e bak
Rivâyete göre felsefe kelimesinin türetildiği filo-sofos kelimesini ilk defa M.Ö. V. yüzyılda ünlü matematikçi Pitagoras ortaya atmıştır. Kendisine bilge (eski Yunanca’da: sofos, Arapça’da ve Osmanlıca’da: hakîm), yâni o günkü anlamına göre "eşyânın tabiatı ve içeriği ile uğraşan ve bunların nihaî gerçeğini bilen" biri olup olmadığı sorulduğunda Pitagoras, samimî bir tevâzu ile: "Hayır; ben sofos (yâni bilge ya da hakîm) değilim. Yalnızca filo-sofos’um; yâni Bilgeliğin (Hikmet’in; eski Yunancada: Sofos’un) bir dostuyum (filos’uyum); asla ona mâlik ve onun sâhibi değilim" demi olduğu nakledilmektedir.
Türkiye'de Hans von Ajberg müstear adıyla bir dizi kitap yazmış olan kişinin kitaplarında Kur'ân'ın rûh, melek, cin, ... vb gibi mânevî kavramlarının, modern Teorik Fizik'de bir fikir cimnastiğinden öteye gidemeyen, takiyon ve benzerleri gibi spekülâsyonlar aracılığıyla maddî bir ekilde açıklanması giriimleri de, "...cinlerin biyolojik bedene tesir edip radyasyon zehirlenmesi(!) meydana getiren mikrodalgalar" olduklarını iddia eden Ahmet Hulusi'nin ve cinlerin kuvantumlar olduğunu beyân eden Halûk Nurbaki'nin vehimleri de hep Bilimcilik ideolojisinin gizlediği sinsi materyalizmin sebeb olduğu, cilâsı ve câzibesi nefisleri okayan modern safsatalar ve hurâfelerdir. Ne yazıktır ki bu konuda tıpkı bu zevât gibi vehmini ve hezeyânını hâzâ ilim sayan, ilim ve temyiz yoksunu pekçok kimse vardır.
Reklam
Pozitif Blimler ile dinin ortak vasıfları: 1) her ikisinin de temelinde îmân edilmesi gerekli olan bir takım umdelerin bulunması, ve 2) her ikisinin de insandan bağımsız olmasıdır. Yâni insan dinin de pozitif bilimlerin de gerçeklerine karşı pasiftir. Bunları ancak kefeder ya da idrâk eder: bunları îcad edemez; bunların yerine kendi hevâ ve hevesine uygun olanları da vaz edemez. Böyle yapsa ya da yaptığını zannetse bile bu bir gerçeğe tekbül etmez. Bu, olsa olsa, kişiliğinin ilmî idrâk ve temyizden yoksun olduğunu yansıtır; ve kezâ, cehâletinin azametini gösterir, o kadar!