Bismillahirrahmânirrahîm: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla”
anlamına gelir. Hamd ise “şükür” demektir.
Surenin devamında geçen bir kavram bulunmaktadır. Bugünkü Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın tercümesinde bu kavram aşağıda sizlerin de görmüş
olduğunuz gibi “hesap ve ceza gününün maliki (sahibi)” olarak aktarılmıştır.
Ancak bu ne yazık ki
Ayetlerde “Ben” diyen tebligatı aktaran Cebrail, biz dediği ise Cebrail’in de bağlı bulunduğu Evrensel İdare Mekanizması’nın ruhsal vazifeli varlıklarıdır.
Kâfir sözcüğü “küfür”den gelir... Küfür: “Gerçeğin üstünü örtmek” demektir.
Kafirler demek “küfür içinde olanlar” demektir. Yoksa sanıldığı gibi başka dinden olanlar anlamına gelmez.
Rabbin Orduları ise Evrensel Hiyerarşide vazifeli ruhsal idareci varlıklardır.
Nefsini ilâh edinmek insanın kendisine tapmasıdır. Gururu, kibri, egosal büyüklüğüdür. Gözü kendinden başka hiçbir şeyi görememektir. O nedenle de Sufiler "hep kendine baktıkça Rabbi'ni göremezsin" demişlerdir.
Yokluk, kendinin maddeye olan bağlılıgının, ortadan kaldırılmasının yokluğudur. Varlığının yokluğu değil, varlığın maddeye olan bağımlılığının kalkmasıdır. Maddenin tüm aldatıcı tesirlerine karşı, insanın kendini donatması ve kurtulması demektir.
Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.
Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler ne de ailelerine dönebilirler. Sûra üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler. Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
(YASİN: 36/49-53)