Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru

Muhsin Demirci

Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru Sözleri ve Alıntıları

Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru sözleri ve alıntılarını, Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru kitap alıntılarını, Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
...Müslümanların kendi kitaplarını tanıma, okuma ve mesajını anlama talebi her zaman olduğu gibi günümüzde de canlılığını korumaktadır.
Allah Rasûlü'nün (ص) ifadesine göre günahından tevbe eden kimse de günahı olmayan kimse gibidir. (İbn Mâce, Zühd, 30)
Reklam
Bir hadisinde Hz. Peygamber, Cebrail'in bizzat Bedir savaşına iştirak ettiğini bize haber vermiştir. Ashabtan Ebû Dâvûd el-Mâzinî de şunları söylemiştir: "Bedir savaşında müşriklerden bir adamı yakalayıp öldüreyim, diye takip ettim. Ancak yakaladığında daha kılıcımı ona dokundurmadan kellesini yere düştüğünü gördüm. Anladım ki, onu benden önce melek öldürmüştü."
"Ey kalpleri değiştiren, gönülleri evirip çeviren Rabbim! Halimi ve gönlümü güzelleştir." (Müsned, 182)
güzel bir soru!
Ahzâb sûresinin 72. âyetinde “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zâlim, çok câhildir" buyurulmaktadır. Aklı ve iradesi olmayan bu varlıklara emanetin arz edilmesi ve onların da bunu kabule yanaşmamaları ne anlama gelmektedir?
..zafer ve büyümenin temelinde İslâm'ın özüne sarılma olgusu yatmaktadır.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
"Her kim akşam vakti Mü'min sûresinin başından üç ayet ve Âyete'l-Kürsi'yi okursa, bu âyetler sayesinde sabaha kadar korunur. Kim de onları sabahleyin okursa aynı şekilde söz konusu âyetler sayesinde akşama kadar korunur. (Tirmizi, Sevâbu'l-Kur'ân, 2)
Sayfa 192Kitabı okudu
Bu hususla ilgili olarak öne sürülen bir başka yaklaşım tarzı da şöyledir: Allah'ın Arş'a istivâ etmesi, insanların anlaması için kullanılmış, O'nun bütün kâinâtın padişahıvolduğunu belirten sembolik bir ifadedir. İnsanlar, yöneticiyi padişah olarak düşünürler. Padişah tahta oturup, ülkesini yönetir. Allah da bütün kâinatın yaratıcısı ve yöneticisidir. Padişahın tahta oturması, her zaman gerçekten tahta oturduğu anlamına gelmeyip, yönetim yetkisini eline alması manasına da gelir. Nasıl padişah tahta oturup ülkesini yönetirse, kâinâtın hâkimi olan merhametli Allah da, tahtından kâinâtı yönetmektedir. Bu ifadeden, Allah'ın fiilen maddî bir tahta oturmuş olduğunu düşünmek doğru değildir. Bunun anlattığı mana Allah'ın, kâinâtın tek hâkimi, tek yöneticisi olduğudur. (Süleyman Ateş, Yüce Kur'ân'ın Çağdaş Tefsiri, V, 423).
Hz.Havva'nin yaratılışı konusu
Yüce Allah'ın Hz. Havva'yi, Hz. Adem'den almış olduğu eğri bir kaburga kemiğinden değil, onu da çamur özünden yarattığı söylenebilir.bu yaratılış da tıpkı Adem'in fiziksel yapısı için söz konusu edilen yani değişik merhalelerden geçirilerek tamamlanan ve nihayetinde ruh ufurulerek canlı bir organizmanın meydana getirildiği bir yaratmadan ibarettir. Bu durumda tabiatıyla sözünü ettigimiz iki yaratılış arasında herhangi bir fark yoktur .
Esasen bu pasajlarda Hz. Dâvûd üzerinden öncelikle Hz. Peygamber'e, ardından tüm devlet yöneticilerine hatta daha genel anlamda her Müslümana yönelik açık bir mesaj yer almaktadır. Şöyle ki: Sâd sûresinin burada yer verdiğimiz ilgili metninde 99 ile 1 koyunun mukayesesi yapılmakta ve 99 koyunu olan kişinin -üstelik kardeşi olan- diğer şahıstan tek koyununu istemek suretiyle gerçekleştirdiği zulüm ve mağduriyetten söz edilmektedir. Bu da bize gösteriyor ki, aslında âyette sözü edilen koyunlar, o toplumda yaşayan insanların ellerinde bulunan serveti, koyunlarla ilgili farklı rakamsal değerler kişilerin sahip olduklan mal, mülk ve servetin tek elde toplandığını ve idareci durumunda bulunan Hz. Dâvûd'un da servetin dağılımında üzerine düşen görevi yapmadığını ifade etmektedir. Yani bu duruma göre Hz. Dâvûd işin gereğini yerine getirmediği için yönettiği ülkede zenginle yoksul arasında muazzam bir uçurum meydana gelmişti. İşte böylece Yüce Allah bu olayı, Hz. Peygamber'e anlatmak suretiyle demek istemektedir ki: Ey Peygamber! Senin içinde yaşadığın bu toplumda da koyunları, develeri, bağları, bahçeleri olan zengin kişiler bulunmaktadır. Ancak onlar bununla yetinmek istemedikleri için elinde bir koyunu, devesi, bahçesi, evi olanı da zulüm yoluyla sahiplerinden almak, böylece servet tekeliyle onlara hükmetmek istemektedirler. Bu noktada senin yapman gereken âdil bir servet dağılımını gerçekleştirmek olmalıdır. Şayet bunu yapmazsan, o zaman hem görevini ihmal etmiş hem de Hz. Dâvûd gibi bizden af dilemek zorunda kalmış olursun.
Sayfa 164 - Beyan Yayınları
Reklam
Allah Rasûlü câhiliye çölünde yalnız başına bir ağaç gibiydi. Bu ağaç meyve verebilir, hatta bir bahçe bile meydana getirebilirdi.
Sayfa 199Kitabı okudu
Nazar konusuyla ilgili
"Her kim akşam vakti Mü'min süresinin başından üç ayet ve Ayete'l-Kürsi'yi okursa, bu ayetler sayesinde sabaha kadar korunur. Kim de onları sabahleyin okursa aynı şekilde söz konusu ayetler sayesinde akşama kadar korunur". (Tirmizi)
Sayfa 193Kitabı okudu
Nazar
Elmalılı Hamdi Yazır’a göre öfkenin beden üzerinde nasıl bir tesiri varsa, aynı şekilde gözlerin de baktığı kişi üzerinde öyle bir etkisi vardır. Nitekim bazı nazarlar vardır ki insana elektrik gibi çarpar ve manyetize eder; kimi tutkun olur, kimi de aldığı etki ile kıskançlığından şiddetli bir öfkeye düşer, türlü türlü suikastlara, tuzaklara kalkışır. Böylece maddi ya da manevi olarak nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin hedefine ulaştığında buna göz isabet etmesi, göz değmesi ya da nazar denir.
Sayfa 193Kitabı okudu
Kur’an kapsadığı her şeyi bir gaye ve hikmet temeline dayandırmaktadır.
Sayfa 224Kitabı okudu
Yani Allah Rasulü cahiliye çölünde yalnız bir ağaç gibiydi. Bu ağaç meyve verebilir, hatta bir bahçe bile meydana getirebilirdi. Ama kendisi nübüvvet öncesinde bu fonksiyonu icra edecek durumda değildi. Çünkü Allah ona henüz bu nitelikleri vermemişti. Ne zaman ki hidayet kapısı aralanıp yol gösterildi işte o saatten sonra artık söz konusu ağaç meyvesini vermeye ve özlenen o yüce bahçeyi oluşturmaya başladı.
Sayfa 199Kitabı okudu