Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Semavi Dinlerin "Kutsal" Bilinen Kitapları

Kur'an'ın Eleştirisi 1

İlhan Arsel

En Eski Kur'an'ın Eleştirisi 1 Sözleri ve Alıntıları

En Eski Kur'an'ın Eleştirisi 1 sözleri ve alıntılarını, en eski Kur'an'ın Eleştirisi 1 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Daha küçücük yaşlarımızda, henüz konuşulanları yarım yamalak anlar olduğumuz andan itibaren, “Kur’an” sözcüğü kulağımızdan eksik olmaz. İster koyu dindar, ister yarı dindar ya da ister dinle ilgisi bulunmayan bir aileden olalım, çevremizdekilerin hep bu sözcüğü kullanarak konuştuklarına tanık oluruz. Ve yaşça ilerledikçe, bu sözcük, “ilahi
“Halk Kur’an’ı okumamalıdır, halka gereken şey, öncelikle ilmihal kitaplarıdır” şeklinde konuşurlar.2 “ilmihal” (ilm-i hal) dedikleri şey, “ehil” ve “yeterli” sayılan kişiler (daha doğrusu din adamları) tarafından, din kurallarını öğretmek için yazılmış şeylerdir.
Reklam
Kendilerini “aydın din adamı” sayan mollalarımızdan bir kısmı, hani sanki “hadis” diye bir kaynak pek yokmuş gibi, İslamın Kur’an’dan ibaret bulunduğu, başkaca dayanak aranmaması gerektiği kanısını yerleş- tirmeye çalışırlar. Oysa, Muhammed’in yaşamını incelemeden, “hadis” ve “sünnet” şeklinde bıraktığı hükümleri bilmeden, Kur’an’ı anlamak mümkün değildir.
Neden dolayı Tanrı, diğer ümmetleri, Araplardan önce düşünmüş, onlara kendi içlerinden peygamberler seçmiş ve bu peygamberler aracılığıyla kitap göndermiştir de, Araplar için bu işi, çok daha sonraya bırakmıştır? Neden dolayı Yahudilere, Hıristiyanlara ve Araplara kendi içlerinden “peygamberler” ve kendi dillerinden “kitap”lar göndermiştir de, bu işi diğer ümmetler için (örneğin, Türkler için ya da diğer toplumlar için) yapmamıştır? Ve mademki İslamı, bütün insanlar için göndermiştir, o halde neden dolayı Kur’an’] Arapçadan başka bir dilde (örneğin, Türkçe, Farsça, Çince vd...) göndermeyi düşünmemiştir? Tanrı Arapçadan başka bir dil bilmez midir ki, kendisine sadece Arapçayla ibadet edilmesini istesin? Öte yandan, neden Tanrı, hem bir yandan Kur’an’ı sadece Araplara gönderdiğini söyler hem de bu söylediğini cerh edercesine bütün insanlara gönderdiğini bildirir?
Yine bunun gibi Muhammed, yıl ve ay hesabını, Arap geleneklerine, Arabi n niteliklerine ve yaşam koşullarına dayalı olarak “Arabi takvim” sistemine ve dolayısıyla “Kameri ay” esasına bağlamıştır. Örneğin, bir yılda on iki ay olduğunu anlatmak üzere, “...Allah katında aylamı sayısı on iki(dir)...” (Tevbe Suresi, ayet 36) derken ve ayın
Elçi, ilk başlarda kendisini sadece Arap kavmine gönderilmiş olarak tanımlamışken, Medine’ye göç (hicret) ettikten sonra, yavaşyavaş güçlenmekle yeni bir siyaset izler olmuş, kendisini Yahudilere, Hıristiyanlara ve diğer toplumlara kabul ettirebilmek için bütün insanlığa gönderilmiş gibi göstermiştir. Bunu yaparken Yahudilerin ve Hıristiyanların,kendilerine gönderilen kitapları (Tevrat, incil) tahrif ettiklerini ve bu nedenle Kur’an’a uymaları gerektiğini söylemiştir.
Reklam
Söylemeye gerek yoktur ki, Kur’an’daki dil, Arap insanının günlük konuşma dilinden başka bir şey değildir. Nitekim, Muhammed’in söylemesine göre, Tanrı, çeşitli lehçede konuşan Arap kavimlerinin anlayabilmeleri için Kur’an’ı yedi lehçede olmak üzere indirmiştir. Arabın günlük konuşması ise, küfürlere, hakaretlere ve ant içmelere çok yer veren bir geleneğe dayalıdır. Ve işte muhtemelen bundan dolayıdır ki, Kur’an, her konuda olduğu gibi, bu konuda da Arabın konuşma geleneğini yansıtır şekilde derlenmiştir. Fakat, denilebilir ki, şeriat eğitimi yoluyla bu gelenek, Arap olmayan toplumların insanlarına da geçmiştir. Örneğin, kendi yaşamlarımıza göz atacak olursak, bunun böyle olduğunu kolaylıkla fark edebiliriz. Şu bakımdan ki, şeriatçılar, İslami buyruklara uymayanlara ya da bu buyruklarıeleştirmeye kalkışanlara karşı küfür ve hakaret yoluna başvurmadan konuşmasını bilmezler. İçlerinde başbakanlık mevkiine yükselmiş ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne üye seçilmiş veya benzeri görevlere getirilmiş kişiler de kendilerini bu alışkanlıktan kurtarabilmiş değillerdir. Bunun en güzel örneğine, 1997 yılında iktidara gelen Refah Partisi mensuplarının tutum ve davranışlarıyla tanık olduk. Hasbelkader bu ülkenin başbakanlık koltuğuna yerleşen RP liderinin ağzından, “deli”, “gavur gelini”, “Yahudi figüran”, “fosil”, “sinsi”, “isterik” vd... şeklindeki küfürler eksik olmadı! Bu aynı partinin bir başka üyesinin ağzından şu inciler dökülüyordu:
406 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.