Gerçekliği olduğundan çok farklı göstermeye çalışmak gibi bir problemimiz var. Bu durum sorunlarımızın farkına varmamızı geciktiriyor, hayal dünyalarını, gerçek dünyadan ayırt edemiyoruz.
Atasoy Müftüoğlu, bu eserinde, emperyal seçkinler tarafından batıdan ithal edilen paradigmaların dondurulmuş/paketlenmiş birer model olduğunu ve bunu evrensellik adıyla neo-emperyal emellerine ulaşmak için bir araç olarak kullandıklarını ifade etmektedir. Müellif,
Küresel Çağda Varolmak 'ı oryantalistlere kulak tıkamaktan, kendi üslup ve kametimizi ortaya koymakla mümkün olabileceğini dile getirmektedir.
Ortadoğu'da Arap baharı üzerine spekülasyonlar devam ederken Avrupa'da içerisinde bulunduğumuz günlerde post-demokrasi döneminden söz ediliyor. Pek çok ünlü düşünür, filozof demokrasinin namusunu onurunu kurtarmaktan söz ediyor. Avrupa'da halkların seçmediği teknokratlar yönetimi dönemi başladı. Namusu ve onuru kirlenen ikinci el, kokuşmuş demokrasiler şimdi savaşlar, katliamlar, yıkımlar pahasına İslam ülkelerine ihraç ediliyor. Liberal demokrasilerde egemenliklerin devlete mi, yoksa millete mi ait olduğunu kimse bilmiyor. Demokrasiler egemen güçleri işgali altında.
Zihinsel köleleşme ve yozlaşmayla mücadele edilmeksizin bir devrime ulaşılamaz. Bu tür bir mücadele gerçek kimliğimizle var olduğumuzda gerçekleştirilebilir, kopya kimliklerle değil.
İçinde yaşadığımız dünya, insani sorumluluklar taşımayan,sosyal sorumluluklar taşımayan,mali piyasaların çıkarlarına hizmet eden bir dünyadır. Küresel sistem bir banka mantığıyla çalışmaktadır.