Kurmaca metinleri okumayı ve onlar için yazmayı bir tür diyalog olarak görüyorum; hayata bakıp yazan yazar ile kitabı okuyanın/eleştirenin buluşup zenginleştirdiği bir diyalog, ayrı bir gerçeklik. Öykülerinden ve romanlarından söz ettiğim yazarların sesi olmak ya da yazdıklarının fotoğrafını çekmek gibi bir kaygım olmadı.
Yazısını yokluğumuzda var eden yazarınkine benzer biçimde, yokluğunda onun adına ve onunla konuşabilmeyi uygun gördüm kendim için. Bu tutumumda, kurmaca metinlerin ve özellikle de romanın "bir şey" söylemiş olduğu olması gerektiği varsayımımla roman eğitiminden geçmeyi önemsememin payı açıktır. Biçimsel bir kaygıyla bakıldığında yazdıklarımın eleştiri sayılıp sayılamayacağını kestiremiyorum.Fakat her içeriğe tastamam denk gelecek bir biçim belirlemenin güçlüğünü, belki imkânsızlığını, buna karşılık söylenenin/içeriğin uygun yeni biçimlerle kendine yol bulacağını düşünüyorum.