Kadim Kürt Aklını ve uygarlığını temsil eden bağımsız ve birleşik bir devletin yokluğu, globalleşen ve dijitalleşen dünyada Kürtleri büyük risklerle karşı karşıya bırakmıştır. İşgal ve sömürü çarkları yirminci yüzyılın başlarından itibaren her yere ulaşabilir imkanlara kavuşmuş, önceleri kendi habitatlarında doğalarını koruyan Kürtler, bu dalga karşısında tamamen korumasız kalmıştır. Bilişim ve enformasyon çağı olarak adlandırılan bu evrede, Kürt Aklı’nın Kürt bilincindeki yerini alması hayati niteliktedir. Sümer, Asur, Babil, Kalde, Akad, Lidya, Hitit gibi köklü uygarlıkların tarih sahnesinden silindiği binyıllardan günümüze varlığını koruyan Kürtlüğün, yeni şartlara ve gidişata göre manevralar geliştirmesi ve Kürt Aklı’nı dijital imkanlarla donatarak Kürt kültürü içinde akıl gözü açılmış, gelişmiş ve şekillenmiş olan; temel referans çerçevesini bu kültürün oluşturduğu somut bireyini yaratmaya devam etmesi zorlu bir süreç olarak kendisini dayatmaktadır.
Atasözleriyle kendini dışa vuran Kürt bilinci “Bi dinyê bişêwire, bi aqlê xwe bike” (Dünyaya danış, aklınla hareket et) sözüyle Kürtlüğün merkez-çevre, yerel-evrensel akletme ve eyleme ilişkisini başarılı bir şekilde dile getirmiştir. Kürtlüğün muhtaç olduğu bilinç budur.