Kürt Dosyası kitaplarını, Kürt Dosyası sözleri ve alıntılarını, Kürt Dosyası yazarlarını, Kürt Dosyası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
GEREKÇE...
İskan Kanunu tasarısının sunuluş gerekçesinde, «Cihan tarihinde büyük muhaceret sellerini ve akıntıları yapanların başında Türkler ve Turani ka- vimler olduğu» ileri sürülmekte.../Syf.82
Türkü, "Dersim dört dağ içinde, gülü bardak içinde" diye başlıyordu. Bu "Dört dağ içinde" neler yaşanıyordu? Ve neler yaşanacaktı?
Dersim'in "Gülü bardak içinde" miydi?/Syf.49
Tunceli'ye neden bir general, vali ve komutan olarak atanmış?
Bunun nedeni, Şeyh Sait Ayaklanmasından sonra süregelen ayaklanmaların Tunceli'de de başlayacağı kuşkusuydu./Syf.38
Tutuklu bulundukları İstanbul Kartal Askeri Ceza evinden tünel kazarak kaçmayı başaran Çayan ve arkadaşları, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesince ölüm cezasına çarptırılan Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin inan haklarındaki kararın infaz edilmemesini isteyen bir bildiriyi Ünye'de kaçırdıkları ingilizlerin şifreli kasasına bırakmışlardı.
_____________________________________
Mahir Çayan ve arkadaşları, 26 Mart 1972 günü Ünye Radar Ussü'nde çalışan biri Kanadalı, ikisi İngiliz üç teknisyeni kaçırıp Tokat’ın Niksar İlçesi Kızıldere köyünde muhtar Emrullah Arslan’ın evinde saklanmışlardı.
Rehin alınan elleri arkalarından bağlanan teknisyenlerde Çayan'ın arkadaşlarınca hemen orada kurşuna dizildiler.
İsmet Paşa’ya «İnönü» soyadı 26 kasım 1934 tarihinde Atatürk tarafından verildi. Bu tarihten sonra resmi yazışmalarda «Başvekil İsmet Paşa» değil «Başbakan İsmet İnönü» olarak adlandırıldı.
Samsun milletvekili Ruşeni Bey;
Osmanlı saltanatında Türklerin Araplaştırılmasından yakınıyor, Mustafa Kemal ile birlikte «Türk milletinin dili bir, duygusu bir, kültürü, ülküsü» olacağını belirtiyordu.
Türkler, Osmanlı döneminde sıkıntı çekmişlerdi. Türkiye Cumhuriyeti, bütün olgunluğunu Türk varlığından alarak «onun dışında hiçbir şey görmemek üzere» benliğini milletine dayamaktadır.
Türk yörükleri, kendilerine özgü töreleri, ilkeleri ve üretim biçimleriyle Osmanlı zamanında "bir kalem vergiden başka hiçbir mana ifade etmeyen anlaşılmaz bir alem olarak" kendi kendilerine yaşadılar. Osmanlı yönetimi aşiretler için de özel bir siyaset izledi. Neydi bu siyaset? Gerekçede bu siyaset şöyle anlatılmaktaydı: Aşiretleri, kendi hallerine bırakmak, hatta reisler ve ağaların aşiret üzerindeki nüfuzlarını artırmak ve onları, ağalar ve beyler aracılığı ile Hükümete bağlamak, gerek birbirleriyle gerek yerleşen halk ve aralarındaki uyuşmazlık ve çelişkileri besleyerek ve sürdürmek mutlak yönetimin başlıca siyasetiydi. Eski ve yeni Osmanlı yönetiminin bütün yasaları, fermanları ve fetvaları, aşiret ağalığı, beyliği, tıpkı aramızda bir komün idaresi özerkliği ve belediye başkanlığı şeklinde görmüş ve tanımıştır. Meşrutiyetin ilanından ve Balkan Savaşı’ndan sonra İçişleri Bakanlığı’na bağlı göçmenlerin yönetiminin faaliyetleri arttı. 1914 yılında aşiretlerin yönetimi de göçmenlerin yönetimi kapsamı içine alındı.