“Atatürkçülük demek, Türk toplumunu akıl yolu ile bu çağ medeniyetinin ileri toplumları arasına katmak, akıl yolu ile araştırmalardan bizleri alıkoyucu gelenek ve görenekleri yıkarak aşmak demektir.”
Kitabın adından bunun Kurtuluş Savaşı ile alakalı bir kitap olduğunu düşünebilirsiniz ancak bu vatan toprağı yerine toplumun dimağını açmaya yönelik yazılmış bir kitap... Yazar bu kitabında karşılaştırmalı olarak altı değişik ihtilalden örnekler vererek, bu ihtilallerin Türk ulusuna kazandırdıkları ve kaybettirdikleri hakkında bir muhakeme yapmamızı sağlıyor. 3.Selim dönemiyle başlayan ihtilaller dönemi 27 Mayıs 1960'a kadar sürmüştür. 80 ihtilali yazarın ölümünden sonra gerçekleştiği için kitapta bahsedilmese de diğerlerinden çok farklı olmadığı görülmüştür. Her yozlaşma ve her devir kendi güçlerini oluşturur. Bu güç kendini kurtarmak için bazen ülkeyi ateşe atabildiği gibi bazen de Atatürk gibi yepyeni bir devlet kurmayı başarır. Falih Rıfkı Atay bu eserinde Atatürk sonrası Türkiye'nin durumunu geçmişle karşılaştırarak bize geniş bir bakış açısı sunuyor. Kesinlikle okunmalı... İyi okumalar :)
Yirminci yüzyılda bir toplum sırtında tekkesi ile türbesi ile, üç dört karılı haremi ile, fizik ve matematik nedir, üstünkörü bile bilmeyen hacısı hocası ile, topallaya topallaya bir yere gider görünür, ama Allah bilir nereye?
Bizden olmayan toplum ve bizim olmayan topraklar için Türk kanı dökmemeliydik. Derlenip toparlanmalı, kendi kendimizi kurtarmaya, maddi manevi kalkındırmaya bakmalıydık.
Niçin batıyoruz? Sarayın teşhisi yanlıştı. Onun için Nizam-ı Cedid de, Tanzimat da Milli Kurtuluşu sağlayamamıştır. Birinci meşrutiyet pek çabuk iflas etti.
Bir sabah gene o odadaydık. Mustafa Kemal ilk defa artık rejime adını koymak vakti geldiğini söyleyince, hepimiz konacak adın "Cumhuriyet" olduğunu biliyorduk. Yunus Nadi:
-Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız, dedi.
Mustafa Kemal elini masaya vurarak:
-En kuvvetli zamanımız bugündür, cevabını verdi.