Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481)

Halil İnalcık

Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481) Gönderileri

Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481) kitaplarını, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481) sözleri ve alıntılarını, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481) yazarlarını, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fatih'in kütüphanesinde Batı kültürüyle ilgili elli eser bugüne intikal etmiş olup kırk ikisi Yunanca' dır. Eserlerden sekizi tarihe, altısı matematik ve astronomiye dairdir. Tarihe ve coğrafyaya ait eserler mevcudun üçte birinden fazladır. İtalya'da İbn Rüşd felsefesinin hala hararetle tartışıldığı bir devirde, Fatih'in Hocazade ve Ali Kuşçu'ya dönmesi tabiidir. Fatih devrinde Osmanlı kültürünün Batı kültürü ile serbest bir şekilde temasa geldiği ve sonraki devirde bunun sürdürülmediği de bir gerçektir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Fatih'in 1461'den beri resmini yaptırmak için İtalya'dan ressam istediği bilinmektedir. Nihayet ünlü Venedikli ressam Gentile Bellini gelmiştir (İstanbul'da ikameti Eylül 1479 - Ocak 1481 ). Bellini aynı zamanda yeni sarayın duvarlarını Rönesans üslubu fresklerle süslemiştir. Fatih, Trabzonlu Rum alimi Amirutzes ile oğluna Batlamyus'un kitabını Arapça'ya tercüme ettirmiş ve bir dünya haritası yaptırmıştır. Bu arada coğrafi ve askeri konuları, özel bir ilgiyle izlerdi. E.Jacobs'a göre Ciriaco, Fatih ile eski çağın abideleri, edebiyatı ve İtalya'daki hümanistler arasında bağ kurmuştur.
Sayfa 195Kitabı okudu
Reklam
Din felsefesi meselelerine de aşina olan Fatih Sultan Mehmed'in coğrafya, matematik, astronomi ilimlerine özel bir ilgisi vardı. Çeşitli ilimleri tahsil için uzmanları kendisine hoca tayin ederdi.
Sayfa 193Kitabı okudu
Gaza ve fütuhat siyasetinin mümessili gibi göründüğü yıllarda Fatih, doğan ilk oğluna büyük dedesi Yıldırım Bayezid'in, üçüncü oğluna İran geleneğinin ünlü hükümdarı Cem'in ve torununa da Oğuz Han'ın adını vermiştir. Denilebilir ki, Fatih'in şahsında Türk, İran, İslam ve Roma hükümdarlık geleneklerini birleştiren "Osmanlı padişahı" doğmuştur
Sayfa 192Kitabı okudu
Fatih, tarihte imparatarluk kurucularının vasıflarını taşır. dünya hakimiyetini amaç edinmiş kudretli bir kumandan ve geniş görüşlü bir kültür adamı. Fatih'in bütün hareketlerine, amansız önlemlerinde olduğu kadar ilmi ve sanatı himaye ve teşviklerinde şu esas fikir hakimdir: Devletini her bakımdan dünyanın en üstün ve kudretli imparatorluğu haline getirmek.
Sayfa 190Kitabı okudu
İmparatorluğun gerçek manada kurucusu olan Fatih Sultan Mehmed, yeni bir sefer için Üsküdar'a geçtikten sonra Üsküdar ile Gebze arasında Hünkarçayırı (Maltepe civarında) denilen yerde 3 Mayıs 1481'de vefat etti. Ölüm sebebi nikris (gut) hastalığına bağlanır. Zehirlenerek öldüğü yolundaki· iddialar, Aşıkpaşazade'de yer alan bilginin yorumuna dayanır ve başka kaynaklada doğrulanmaz. Türbesi, yaptırdığı ve kendi adıyla anılan cami haziresindedir.
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
Fatih'in imparatorluğunu, Iorga'nın söylediği gibi, Doğu Roma İmparatorluğu'nun islam kisvesi altında canlanması saymak yanlıştır. Bizans kurumlarının taklit edildiği tezi de abartılıdır. Fakat Bizans etkileri, ilk dönemlerden beri önemlidir.
Sayfa 188Kitabı okudu
Fatih Sultan Mehmed'in iç siyasetinde önde gelen konular, bir taraftan İstanbul'un iskani ve kalkındırılması, diğer taraftan seferler ve fethedilen bölgelerde kalelerin korunması için askeri kuvvetlerin arttırılması noktalarında toplanır. Bu iki husus, masrafların büyük ölçüde artmasını ve bu sebeple yeni vergiler konmasını gerektirdiğinden, köylü ve şehirli büyük halk kitlelerini sıkmış ve memlekette birtakım gizli ve açık hoşnutsuzluklara yol açmıştır. İstanbul'un iskanı ve kalkındırılması çabaları pek çok meseleyi beraberinde getirmiştir; sürgün, istanbul iskanı için halkın zorla bir yerden tehciri yönteminin geniş ölçüde uygulanması, özellikle Anadolu'da yeni problemlere yol açmıştır. Diğer taraftan· fetih sırasında İstanbul'da devlet malı ilan edilen emlak, başlangıçta göçü teşvik için her gelene parasız mülk olarak bağışlanmış, fakat daha sonra arsalar devlet malı sayılarak kira (mukataa) konmuş ve halk üzerine büyük bir meblağ (yılda 100 milyon akçe) yüklenmiş, ancak meydana gelen hoşnutsuzluk üzerine bundan vazgeçilmiştir.
Sayfa 187Kitabı okudu
İstanbul'un fethi, Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin kuruluşunu ve padişahın durumundaki değişiklikle sonraki büyük fütuhatı hazırlayan esas olaydır. Fetih sayesinde II. Mehmed kendini bir dünya imparatorluğunun sahibi görmüş, mutlak ve sınırsız bir iktidar kazanmıştır. Onun bu inancı, bir taraftan sürekli fütuhat faaliyetinin, diğer taraftan merkeziyetçi hükümetinin temeli ve hareket noktası olmuştur.
Sayfa 166Kitabı okudu
II.Mehmed bu yıllarda, kuvvetle Zaganos'un etkisi altında kalarak İstanbul fethini padişahlığının ilk şartı olarak benimsemiş bulunuyor ve Çandarlı'yı başlıca engel görüyordu. Genç sultanın savaşçı siyaseti, Sırp despotu ile Bizans imparatorunu olduğu kadar Kastamonu ve Karaman beylerini de telaşa düşürmüş, bunlar Manisa'da II.Murad'a elçilerle şikayette bulunmuşlardı. II. Murad oğlunu ve onu kışkırtan vezirlerini azarlayıp durumu yatıştırdı.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
ll. Murad böylece, batıda ve doğuda aldığı önemli yerlerden çekilmiş oluyor, fakat devleti tehlikeli durumdan kurtararak her tarafta barışı sağladığına inanıyordu. Bu inançla, Ağustos 1444'te Mihalıç'ta kapıkulu ve beyler önünde oğlu II. Mehmed lehine resmen tahttan indi ve Bursa civarında kendisini zühd ve takva hayatına verdi. Son olaylar, büyük oğlunun ölümü, uc beylerinden gördüğü muhalefet, kendisini bu karara sevketmiş olmalıdır. Çağdaş kaynaklar onu duygusal, iyi kalpli, tasavvufa, sanata ve ilme meraklı olduğu kadar azimli bir şahsiyet olarak tasvir eder. Fakat II. Murad eğlenceye ve işrete fazla düşkündü. Çağdaş Osmanlı takvimlerinden Rum ve Arap tarihlerine kadar bütün kaynaklar, bu noktada birleşir. Son felaketler, halk ve asker arasında onun bu kusurlarını daha göze batar hale getirmiş olmalıdır. Ayrıca saltanattan çekilerek kendini ibadete ve riyazet hayatına vakfetmesi dikkat çekicidir.
Sayfa 148Kitabı okudu
I. Mehmed'in saltanatı boyunca en temel mesele, Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Balkanlar'da, 1402 felaketinden sonraki olumsuz şartlarda hakim bir güç olarak yeniden ortaya çıkmasının gerçekleşmesidir. ilk önce, Ankara Savaşı'nın ardından askeri çöküntüye rağmen, Osmanlılar her iki bölgede de büyük askeri güç olmaya devam ettiler. İkinci olarak, Osmanlı hanedanı, feodal beyler ve bölgedeki diğer hanedanlar üzerinde tek meşruiyet kaynağı olan emperyal geleneği tesis edebildi. 1405'te ve 1413 yılında, mesela Sırp prenslerinin arasındaki çekişmenin çözümünde, Osmanlı yöneticileri devreye girmişti.
Sayfa 129Kitabı okudu
Timur, 1394'te Anadolu'nun doğu kesimindeki ilk işgalinin ardından batı taraflarını da ele geçirmeyi arzu ediyordu. İran'a hakim olan Timur, Büyük Selçuklular'ın ve ilhanlılar'ın varisi olmak iddiasıyla Anadolu üzerinde hakimiyet kurmak istiyordu. Bayezid ise Selçuklular'ın mirasçısı sıfatıyla Anadolu'da birliği sağlamak düşüncesindeydi. Ancak Timur, başlangıçta, gazanın liderliğini elinde tutan Bayezid'e karşı harekete geçmeye tereddüt etti. Bayezid'e karşı koyan ve kaçıp kendisine sığınan Anadolu beylerini iyi karşıladı. Buna karşı Bayezid de Timur'un düşmanları Sultan Ahmed Celayir ve Kara Yusuf'u korudu, onları kendi hizmetine aldı. Bu durum, Timur'u çok kızdırdı. Anadolu'ya yürüyüp Erzincan'a geldi ve Erzincan Emiri Mutahharten tarafından karşılandı. Ardından Osmanlılar'a ait Sivas Kalesi'ni kuşattı (1400 Ağustosu); şehir teslim olduysa da kanlı bir şekilde yağmalandı, sonra da Mutahharten'e bırakıldı (1401). Nihayet Timur ile Bayezid, Ankara yakınında Çubuk ovasında karşı karşıya geldiler (28 Temmuz 1402). Yapılan savaşta Bayezid yenildi ve esir düştü, bir süre sonra da esaret altında Akşehir'de vefat etti (8 Mart 1403). Ankara Savaşı, Bayezid'in merkezi bir idare altında süratle, genişlettiği imparatorluğunun birden çökmesine yol açtı.
Sayfa 116Kitabı okudu
Kosova savaşının sonucu Paris'te de yankı buldu. 1389 Ekiminde Paris'te Philippe Mezieres, Türkler'in tam bir bozguna uğratıldığını, sultanla bir oğlunun ve ordusundan pek çok erin ölmüş olduğunu yazdı. Sırplar'ın son büyük direnişini temsil eden Kosova'daki mücadele, günümüze kadar Sırplar için bir milli destan konusu olmuştur. Sonraki Sırp kaynakları Knez Lazar'ı yüceltip Sırplar'ın zaferinden söz etmişlerdir. Lazar'ın halefi Lazareviç'in biyografı Konstantin Filozof ise Kosova savaşında yenilgiyi açıkça kabul eder. Gazaname'deki gibi. Sırplar'ın ilk genel saldırıda başarılı olduklarını söyler. fakat "Sultanın bir oğlu (Bayezid) kuvvetlerini topladı ve savaşı kazandı" der.
Sayfa 105Kitabı okudu
I. Murad Osmanlı kaynaklarında orta boylu, yuvarlak yüzlü, koç burunlu; hayırsever, adil, ömrünü gazaya sarfetmiş bir hükümdar olarak tasvir edilir. Bizans kaynaklarında ise az konuşan, fakat konuştuğunda güzel sözler söyleyen, ava düşkün, yorulmak bilmeyen, hıristiyanlara karşı merhametli, ancak hataya göz yummayan ve sertliğe başvurabilen, düşmanlarına karşı daima başarılı bir sultan şeklinde anılır. Adları kaynaklarda zikredilen dört oğlu tesbit edilebilmektedir (Bayezid, Yakub, Savcı. İbrahim).
Sayfa 105Kitabı okudu
337 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.