Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III

Turan Dursun

Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III Sözleri ve Alıntıları

Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III sözleri ve alıntılarını, Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III kitap alıntılarını, Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizler Makyavel'in Prensini yere göğe koymayız, ancak Nizamülmülk'ün ondan 300 yıl önce yazdığı Siyasetname’sinin adını bile duymamışızdır. İbni Haldun'un Mukaddime'sini inceliyor ve tartışıyor muyuz? İbni Sina'nın, Farabi'nin, Takiyûddin'in, Razi'nin, belki adlarını duyduk ama, fikirlerini ve verdikleri mücadeleyi biliyor muyuz?
"Tanrı,güçsüzlük içindeki korku-umut ortamında yaratılıp yaşatılagelmiştir. Güçlülerin kılavuzluğunda ve çıkarları doğrultusunda."
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
ki­tapların sundukları "Tanrı", gerçekte "Tek" olamazdı. Çünkü, iki şey var ortada: Korku ve umut Daha önce de üzerinde durulduğu gibi, bunun ikisi de sömürü konusudur ve hiçbirinden vazgeçilemez. Böyle olunca da, "görünmez güç"lerin, birden çok olması; hangi ad ve nitelik alırlarsa alsınlar iki karşıt çizgide yer almaları şart: İster "birden çok Tanrı" öne sürersiniz. Kimine "şu Tanrı", kimine "bu Tanrı" dersiniz. İster "ikici" olur, birbirine "karşıt" iki "Tanrı" gösterirsiniz. Bunlardan birine "şer"li, öbürüne "hayır"lı işler yüklersiniz. Buna göre sıralanan güç­ler de uydurursunuz: "İyicil"'er, "kötücül"ler, "melek"ler, "şeytan"lar gi­bi. . . Başlarına "amir"ler, "komutan"lar da korsunuz bunlann. Ama yaratıp yutturma yolunda olduğunuz "Tanrı"lar "iki" de olsa, "ikiden çok" da olsa, "en tepe"ye bir "güç" yerleştirmeniz gerekir. Toplayıcı olmak, kitleleri istenen yöne yönlendirmek için vazge­çemeyeceğiniz bir koşuldur bu. "Tepe"de öyle bir "görünmez güç" ol­malıki , "tüm güçleri kuşatmalı" "Kuşatıcı" olması için de "iki yön­lü" olmalı. Bir yönüyle, "korku", öbür yönüyle "umut" vermeli. Yeri geldiğinde, herkese "dur!" ya da "yürü!" diyebilmeli.
Tümden "umut kesilmesi", dinlerin işine gelmez. İnsanlar, kitleler, bir yandan korkmalılar, öbür yandan da ummalılar. Onun için alabildiğine korkutulurken yine alabildiğine umutlandırılmalılar da... Yani her durumda kapı açık bulundurulmalı: Korkutulurken "umut kapısı", umutlandırırken "korku-dehşet kapısı"... "Önce korkut, sonra umut ver." Dinlerde en geçerli ilkelerdendir bu. İnsanlığı aldatmak için elbirliği edenler, bu ilkeyi önerirler ve bu ilkeye kendileri de titizce uyarlar.
Eskiler acaba: 'Gök!' deyince ne anlıyorlardı? Hiçbir şey. Her zaman: 'yerle gök' diyerek bağırıp duruyorlardı. Bununsa, 'sonsuzlukla bir atom' diye bağırmaktan farkı yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse, 'gök' diye bir şey yoktur. Yalnız, boşlukta yuvarlanan bir sürü yuvarlaklar var. Bizimki de ötekiler gibi yuvarlanıp duruyor
Sayfa 111Kitabı okudu
En başta "Ay Kültü" olmak üzere, "yıldızlar" a, gezegenlere tapınma; "Kildaniler" (Kaldeliler) denen toplumda geçerli ve egemendi. "Kildaniler" in kapsamı içinde "Doğu Aramiler" de var. 'Aramiler"deyse, yine en başta "Ay Kültü" olmak üzere, "yIldızlar"a, gezegenlere tapınmayı da içine alan Sabiîlik dini vardı.Böyle olunca da, söz konusu tapınmanın, Sabiîliğin; Harran'a, İbrahim ve ailesi aracılığıyla sokulmuş olduğu düşünülebilir. Ya da "İbrahim ve ailesinden önce, aynı yörelerden ve aynı inançları taşıyan başkaları gelip Harran'a yerleşmişlerdir. İbrahim ve ailesi de, dindaşları bulunduğunu bildikleri için gelmişlerdir buraya" denebilir. Ve çok rahat düşünülebilir ki, İbrahim'in kendisi de aynı dinsel inançtaydı. Yani "yıldıza tapar"dı. Kur'an'da onun "hanif" diye nitelenmesi de bunu anlatır. Çünkü "hanif“ sözcüğü, "Arami-Süryani" dilindeki "hanefo" ya da "hanifu" biçimindeki sözcüğün "Arapçalaşmış' 'ıdır ve "putatapar" "Sab'ıî= yıldızlara tapar" anlamlanna gelir.
Reklam
"Tanrı'dan getirildiği ileri sürülenlerle insan aklının eli kolu bağlanmış,alınıp hapse sokulmuştur. Dünyanın çok büyük bir çoğunluğunda akıl, bugün bile hapistedir."
Sayfa 331Kitabı okudu
"Hoş geldin ey ölüm! Kurtuluş çarem yok başka türlü. Kendimi sunuyorum. Ölüme..."
Ölümü çok, pek çok anmak, "dinsel bir görev" olarak yüklenmiştir. Bu öğüde, "yükümlülüğe" uyan da yoksul kitleler. "Ölmeden önce ölün!" denmiş bu kitlelere! Ölümü çokça anarlarsa bunun daha iyi başarılacağı anlatılmış. Zaten pek yaşıyor oldukları söylenemeyecek durumda olan bu kitleler, bir de bu tür öğütlerle uyuşturulmak istenmiştir.
Tarih üç kitaplı dinin egemenliğinde, türlü canavarlıkların, şaşılacak bir hızla tezgahlanıp gerçekleştirildiğine tanık olmamış mıdır her zaman? Bunu ortaya koyan örnekler sayısız. Yahudilik mi? Zalimliklerindeki amansızlıklarını, ilkçağdan alınabilecek, hem de rastgele alınabilecek bir-iki ömek bile ortaya koyabilir. Hıristiyanlık mi? Ortaçağ "Engizisyonundaki "yargılamalar", insanlıkdışı durumların, nasıl bir ivedilikle gündeme getirilip bitirildiğini görmek isteyenlere, "sinirleriniz dayana bilirse buyurun, işte örnekler, tomar tomar..." diyor sanki. Müslümanlıktakini mi görmek istiyorsunuz? Bırakın "geçmiştekileri, bugünün, daha önce de değinilen Humeyni yönetiminde olanlara bakın yeter. "Nerede bulursanız, nerede yakalarsan hemen öldürün!" buyruğunun nasıl "titizlikle yerine getirildiğini rahat rahat görebilirsiniz
296 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.