O kadar tatlı, o kadar harika bir kitaptı ki... Okuyalı kaç ay geçti ama ben hâlâ kitabın sıcacık etkisini içimde yaşıyorum.
Kitap yılın -neredeyse- 6 ayı karla kaplı, kız çocuklarının okutulmasını ayıp olarak karşılayan zihniyete sahip bir köyde geçiyor. İsmet Öğretmen'in köye gelişi ile Gülbeyaz'ın hayatı yeniden inşa ediliyor.
Dili çok sade, bu yüzden kitap akıp gidiyor. Bir günde bitebilecek, kafanızı dinlendirebilecek aynı zamanda size umut verebilecek tatlı bir kitap Lavanta Kokusu. Kesinlikle tavsiyemdir.
Yılın nerdeyse 6 ayı karla kaplı olan köye tazecik İsmet Öğretmen'in gelişiyle başlıyor Gulbeyaz'ın macerası. Kız çocuklarının okula gönderilmesini ayıp olarak gören zihniyete inat İsmet Öğretmen'in çabasıyla zehir gibi bir öğrenci oluyor Gülbeyaz. Ondaki bu ışık anne babasını Karst'an Ankara'ya göç etmeye ikna ediyor. Türlü zorluklarla okuyup doktor olan Gülbeyaz tayinini çocukluğunda yaşadığı köyün ilçesine istiyor.
Dilinin akıcılığı sayesinde zorlanmadan hatta elimden bırakmadan bir çırpıda okudugum bir kitap oldu. Cahilligin yıkılışını okumak güzeldi.
Unuttun mu hani sen bir çalıydın, ben de bir kuş...
O çalıya dadalandım, korundum.
Şimdi o çalı rüzgarla biraz ırgalandı diye uçup gideceğimi mi sandın?
Unuttun mu hani sen bir çalıydın, ben de bir kuş... O çalıya daldalandım, korundum. Şimdi o çalı rüzgarla biraz ırgalandı diye uçup gideceğimi mi sandın?