"Bir ailenin saadet-i hayatiyesi (hayat saadetleri) koca ve karı mabeynindeki (arasında) bir emniyet-i mütekabile (bir birlerine güven) ve samimi bir hürmet ve muhabbetle devam eder."
Bediüzzaman Said Nursi'nin
Lem'alar kitabı Yirmi Dördüncü Lem'da. da ifade ettiği bu güzel tespitten şöyle bir yorum çıkarılabilir:
Hak hukuk
Sözün güzelliği kısalığındadır.
Yediğin vakit az ye.
Yedikten sonra dört-beş saat kadar daha yeme.
Şifâ, hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin mikdarı ye.
Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal,
taam taam üstüne yemektir."
Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur. Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır.
Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittibâ eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder. Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder
Kalbime dedim:
"Acaba ben bütün bütün aldanmış mıyım? Görüyorum ki, hakikat noktasında acınacak halimize,
pek çok insanlar gıptayla bakıyorlar. Bütün bu insanlar divane mi olmuşlar? Yoksa şimdi ben divane mi oluyorum ki, bu dünyaperest insanları divane görüyorum?"
Evet, hastalık bu manayı bize ihtar edip der ki:
"Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsait muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!"