Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Liberalizmden Sonra

Immanuel Wallerstein

Liberalizmden Sonra Gönderileri

Liberalizmden Sonra kitaplarını, Liberalizmden Sonra sözleri ve alıntılarını, Liberalizmden Sonra yazarlarını, Liberalizmden Sonra yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Marksizm'in kimliğinin, tamamen sınıf ve sınıf mücadelesi çözümlemesinin tanımına, anlamına ve geçerliliğine bağlı olduğu yeterince açıktır. Bu çözümleme olmadan, Marksizm olmaz..."
Tarihimize soğukkanlı, ciddi bir gözle bakmalı ve ahalinin yarısının gerçek özgürlüğünün, diğer yarısının gerçek özgürlüğünün yokluğu pahasına olup olmadığını sormalıyız. Gerçek bir biçimde tanımlandığı haliyle kölelik, tarihsel yazgımız gereği aşacağımız bir çağdışılıktan ibaret miydi, yoksa Amerikan Rüyası’nın yapısal bir temeli ve doğal bir sonucu muydu? Amerikan açmazı erdem ve akılcılıkla üstesinden gelinecek bir tutarsızlık mı, yoksa sistemimizin bir yapı taşı mıydı?
Reklam
Kısacası kötünün ve bilgisizliğin güçlerine karşı insan özgürlüğünün farazi zaferiydi. Teknolojik ilerlemede olduğu kadar kaçınılmaz biçimde ilerlemeci bir yörüngeydi. Ancak insanlığın doğaya karşı zaferi değildi, daha çok insanlığın kendine karşı ya da ayrıcalıklılara karşı zaferiydi. İzlediği yol entelektüel bir keşif yolu değil, toplumsal çatışma yoluydu.
1990'DAN 2025/2050'YE kadar olan dönemde çok büyük ihtimalle, barış, istikrar ve meşruiyet kıtlığı çekilecektir. Bunun nedeni kısmen, dünya sisteminin hegemonik gücü olan ABD'nin zayıflamasıdır. Ancak asıl neden bir dünya sistemi olarak dünya sistemindeki krizdir.
Bir ideoloji olarak Leninizm'in Wilsonculuk'un zıttı olduğu varsayılırdı. Oysa Leninizm birçok açıdan Wilsonculuk'un kılık değiştirmiş haliydi. Üçüncü Dünya'ya yönelik Wilson programı, Lenin tarafından Marksist jargona uyarlanmış; anti-emperyalizm ve sosyalizmin inşası olarak ortaya çıkmıştır. Dünya sisteminin çevre bölgelerinde siyasi süreçleri kimin kontrol edeceği konusunda gerçek farklar vardı, fakat gerçek program Wilsoncu programla özdeş bir biçim taşıyordu: ilkin egemenliği kuracak siyasi bir değişim (sömürgelerde ilk kez, halihazırda bağımsız olan Üçüncü Dünya devletlerinde ise gerçek anlamda ilk kez); daha sonra, etkin bir devlet bürokrasisinin kurulmasını, üretim süreçlerinin geliştirilmesini ("sanayileşme") ve (özellikle eğitim ve sağlıkta) bir toplumsal altyapının oluşturulmasını içeren ekonomik değişim. Hem Wilsoncular'ın, hem de Leninistler'in vaat ettiği sonuç, "arayı kapatmak", zengin ve yoksul ülkeler arasındaki uçurumu ortadan kaldırmaktı.
Liberaller daima, reformcu, yasallığı savunan ve bir ölçüde özgürlükçü olan liberal devletin, özgürlüğü garanti edebilecek tek devlet olduğunu iddia etmişlerdir. Özgürlükleri korunan nispeten küçük grup açısından bu belki de doğrudur. Fakat maalesef bu grup her zaman, durmaksızın herkesi içine alacak kadar genişleme yolunda ilerleme iddiasındaki bir azınlık olarak kalmıştır. Liberaller her zaman, baskıcı olmayan bir düzeni sadece liberal bir devletin garanti edebileceğini iddia etmişlerdir. Sağcı eleştirmenler liberal devletin, baskıcı görünmekteki çekingenliğiyle düzensizliğe göz yumduğunu, hatta bunu teşvik ettiğini söylemişlerdir. Öte yanda, Solcu eleştirmenler ise her zaman, yönetimdeki liberallerin başlıca kaygısının aslında düzen olduğunu ve ancak kısmen gizlenen, son derece gerçek bir baskı uyguladıklarını dile getirmişlerdir
Reklam
Liberalizm asla bir Sol doktrin olmadı; daima tipik merkezci doktrin olageldi. Liberalizmin savunucuları ölçülü, bilge ve insancıl olduklarından emindiler.
165 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.